İstanbul, ahşap bir rüyaydı çok zaman önce. Gün geldi bu rüya, y(a)ıkıldı. Ne cumbalı evlerde mutlu yüzler vardı artık ne de pencere kafeslerinden süzülen bakışlar... Aşı boyalı yorgun evler bir bir el etek çekince, modern zamanların insanı kutu kutu daracık evlere sığındı. İstanbul silüetinde ne yazık ki izine artık pek az rastlanabilen bu ahşap konutlar, hafızalardaki yerini bir masal gibi hâlâ koruyor. Pek çoğumuz bu tür yapılarda yaşamamış olsak da kulağımıza fısıldanan anılar, yazarların, şairlerin kaleminden düşen metinler onlarla aramızdaki bağı canlı tutuyor. Bir şiirin dizeleri gibi zarif ve narin ahşap evlerden geriye çok az bina kaldı; ancak Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü 'Ahşap İstanbul; Konut Mimarisinden Örnekler' adlı sergiyle 'ahşap bir rüya'ya davet ediyor. Sergi, Eski Boğaziçi'nin muhteşem yalılarından Zeyrek'teki küçük burjuva konutlarına kadar İstanbul manzarasında 20. yüzyıl ortalarına kadar son derece belirgin olan ahşap yapılara ışık tutuyor.
Amcazâde Hüseyin Paşa Yalısı, Sadullah Paşa Yalısı, Halet Çambel Yalısı, Kıbrıslı, Mazlum Ağa Köşkü, Kayserili Ahmed Paşa Yalısı gibi ahşap yapıların ele alındığı sergide fotoğraflar, maketler, planlar ve bu konutların yapımında kullanılan aletler yer alıyor. İstanbul ahşap mimarlığının günümüze ulaşabilen nadir örneklerinden bir seçkiyi izleyiciyle buluşturan sergi, şehircilik, mimarlık ve sanat tarihi alanlarında araştırma yapanların yanı sıra İstanbul'u seven ve merak eden herkesin ilgisini çekeceğe benziyor. Sergide yer alan fotoğraflar, Behçet Necatigil'in "Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi,/ Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi./ Kimi hayata doymuş göründü,/ Bazıları zamana uydular./ Evlerin içi oda oda üzüntü,/ Evlerin dışı pencere, duvar." dizelerini akla getiriyor. Çünkü fotoğraflardaki evlerin pek çoğunun yerinde de şimdilerde yeller esiyor. Hâlbuki o ahşap konutları Tanpınar şöyle anlatır; "İstanbul'un asıl iç manzarasını, şahnişinleri, cumba ve çıkmalarıyla, saçak ve sayvanlarıyla, bir kadife gibi yumuşak çizgileri ve süsleriyle çok renkli olan bu sivil mimari yapardı".
Sergiyi gezmeye niyetliyseniz Necatigil'in 'Evler' adlı şiirini bir kez daha okuyup yola koyulun. Salona yayılan 'oda oda hüzün' o zaman daha anlamlı gelecektir. Sergi 15 Mart 2009'a kadar gezilebilir. (0212 334 09 00)
Amcazâde Hüseyin Paşa Yalısı, Sadullah Paşa Yalısı, Halet Çambel Yalısı, Kıbrıslı, Mazlum Ağa Köşkü, Kayserili Ahmed Paşa Yalısı gibi ahşap yapıların ele alındığı sergide fotoğraflar, maketler, planlar ve bu konutların yapımında kullanılan aletler yer alıyor. İstanbul ahşap mimarlığının günümüze ulaşabilen nadir örneklerinden bir seçkiyi izleyiciyle buluşturan sergi, şehircilik, mimarlık ve sanat tarihi alanlarında araştırma yapanların yanı sıra İstanbul'u seven ve merak eden herkesin ilgisini çekeceğe benziyor. Sergide yer alan fotoğraflar, Behçet Necatigil'in "Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi,/ Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi./ Kimi hayata doymuş göründü,/ Bazıları zamana uydular./ Evlerin içi oda oda üzüntü,/ Evlerin dışı pencere, duvar." dizelerini akla getiriyor. Çünkü fotoğraflardaki evlerin pek çoğunun yerinde de şimdilerde yeller esiyor. Hâlbuki o ahşap konutları Tanpınar şöyle anlatır; "İstanbul'un asıl iç manzarasını, şahnişinleri, cumba ve çıkmalarıyla, saçak ve sayvanlarıyla, bir kadife gibi yumuşak çizgileri ve süsleriyle çok renkli olan bu sivil mimari yapardı".
Sergiyi gezmeye niyetliyseniz Necatigil'in 'Evler' adlı şiirini bir kez daha okuyup yola koyulun. Salona yayılan 'oda oda hüzün' o zaman daha anlamlı gelecektir. Sergi 15 Mart 2009'a kadar gezilebilir. (0212 334 09 00)
Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
06/12/2008
Yorumlar
Yorum Gönder