Yazmalar artık solgun...

"Çok sevdiğim Türk halkına, belki de bu son seslenişimdir." cümlesiyle başlamıştı sitem dolu mektubuna. Hastanede başına gelenleri 'başkaları yaşamasın' diye anlatırken epey dertliydi. Koğuştaki hanımefendinin şakur şukur atan kalp pilleri mi dersiniz, sırtında oluşan yaraları mı... Zor zamanlardı onun için.

Çok geçmedi, Zaman'da yayımlanan mektubun ardından. Sessiz sedasız dün yola koyuldu. 70 yaşında mekân değiştirdi. Ünlü ressam, şair ve yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu ile ressam Eren Eyüboğlu'nun oğlu, yazma ustası Mehmet Hamdi Eyüboğlu kalp ve böbrek rahatsızlığı sebebiyle uzun süredir tedavi görüyordu. Babasının 'Erimek' adlı şiirinde dediği gibi sulara, yıldızlara karıştı... Sanatçının cenazesi bugün Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakiben Küçükyalı Kabristanı'nda toprağa verilecek.

Midye kabukları, şeytanminareleri ve mercanlarla süslenmiş şapkasıyla Amak-ı Hayal'in Aynalı Baba'sını andırıyordu. 'Yediveren ustalarım' diye adlandırdığı babasının ve annesinin tahta kalıplarını bulup tekrar hayata geçirdi, yazmacılık sanatına pek çok katkıda bulundu, talebe yetiştirdi. Yazmacılığa olan sevgisinde erimek istiyordu. Anadolu'nun nakış nakış yazmalarını günümüze taşırken babasıyla aynı derdin eşiğindeydi; 'güzeli çoğaltmak'. Bu tutku ona da bulaşmıştı. Elli yıldır Kalamış'taki atölyesinde boyasından fırçasına, bezinden kalıbına her taşın altındaydı. Her yazma sergisinde kendine has rengi, motifi, dokuyu taşıdı. Balıklar, çiçekler, köylü kadınlar... Büyük bir medeniyetin izlerini taşıyordu. Geleneksel Yazma Şenlikleri'ni atölyedeki o erik ağacının altında düzenliyordu.

Eyüboğlu, 'Niçin Yazma Basıyorum? başlıklı yazısında babasının Erimek adlı şiirindeki yıldızları, yazmalara çevirerek şöyle diyordu: "Erimek belirsizce her şeyde/ Karışmak sulara, 'yazmalara'/ Sinmek, kokusuna mor menekşenin/ Yaşamak, damar damar, nefes nefes/ Yaşamak, tükene tükene... İşte ben de böyle, damar damar, nefes nefes eriyorum yazmalarımda. Benim yazmamı eline alan Bedri Rahmi'nin yüreğini tutuyordur elinde. Eren Hanım ağacının dalındadır, yaprak yaprak. Onları yaşatmaktı dileğim. Kalıplarımı gözyaşlarımla oyuyorum. İçlerine de canımı katıyorum."

Bedri Rahmi, oğluna yazdığı bir şiirde "Oğlum Mehmet'e meyvelerimizi takdim ederim./ Dilerim Allah'tan/ Meyve ağaçları sıralansın ömrü boyunca" diyordu. Kalamış'taki erik ağacının altı artık boş kalacaktı... Ve hiçbir yazma şenliği eskisi gibi olmayacaktı...

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
18/02/2009

Yorumlar