Has Oda'nın eşyası vitrine çıktı

Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinin ardından İstanbul'a getirilen, daha sonra sayısı artarak paha biçilmez bir hazine haline gelen 'Mukaddes Emanetler', yıllarca Topkapı Sarayı'nda özel bir ihtimamla korundu. Bu emanetlerin en önemlilerinden Hazreti Muhammed'e ait (sas) Hırka-i Saadet, padişahların yanı başında bulunmakla şeref duydukları bir hatıraydı. Öyle ki gittikleri her yere Hırka-i Saadet'i de götüren padişahların varlığından bahsedilir. I. Ahmed, ara ara ikamet ettiği Beylerbeyi'ndeki Istavroz Sarayı'nda bir Hırka-i Saadet Dairesi inşa ettirmişti. Padişah, Istavroz Sarayı'na geçince Hırka-i Saadet de gümüş bir sandık içinde Beylerbeyi'ne nakledilir, bu daireye yerleştirilirdi. Boğaz'ın hemen kıyısındaki Beylerbeyi Camii de Istavroz Sarayı'nın yıkılmasından sonra hatırasına hürmeten bu dairenin yerine yaptırılmıştı. I. Ahmed'in beraberinde alıp götürdüğü bu gümüş Hırka-i Saadet mahfazası, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler bölümündeki geçici sergi alanında ilk kez görücüye çıktı.

Vitrine ilk defa çıkan, sadece Hırka-i Saadet mahfazası değil. Has Oda'da Kutsal Emanetler'e eşlik eden, geçmişte Has Odalıların emanetlerin muhafazasında kullandığı daha pek çok eser, Ramazan münasebetiyle sergilenmeye başladı. II. Mahmud dönemine ait gümüş şamdan, gümüş faraş ve süpürge, 15. yy'dan kalma gümüş kutu, 19. yy başlarından kalma gümüş Has Oda şamdanları, bir adam boyunda gümüş işlemeli Hırka-i Saadet şebeke perdesi, I. Ahmed döneminden altın yaldızlı gümüş kutu, 18. yy başlarına ait mahfaza kutularının gümüş anahtarları, gümüş askı kandil ve altın yaldızlı gümüş buhur kutusu, Osmanlı sanatının en nadide ve anlamlı örneklerini oluşturan bu eserlerden bazıları. Hırka-i Saadet'ten Sancak-ı Şerif'e, Nalın-ı Saadet'ten Sakal-ı Şeriflere, Peygamber asrının kokusunu ve bereketini günümüze taşıyan emanetlere eşlik eden bu eserler, muhafaza edildikleri yerden ilk kez çıkarılıyor. Topkapı Sarayı her Ramazan'da olduğu gibi Hz. Muhammed'in Mısır hükümdarı Mukavkıs'a gönderdiği mektup ile Hz. Osman'ın Mushaf'ını bu sene de sergileyecek.

Saray içinde mütevazı bir mekân olan Kutsal Emanetler Dairesi'nin kapısından girince Şadırvanlı Sofa'daki sırlı mercan kırmızısı çinilerin, ince kalem işlerinin gölgesinde sürekli sergilenen Kâbe kapısı, olukları ve anahtarlarını ziyaretin ardından, eskiden padişah huzuruna çıkacak görevlilerin beklediği Arzhane bölümüne geçiyorsunuz. Bir dostu vasıtasıyla Topkapı Sarayı'nı gezen Yahya Kemal'in, Hırka-i Saadet Dairesi'nde o tarihe kadar 400 yıldır okunmakta olan Kur'an-ı Kerim'i işittiğinde duyduğu heyecan hemen sizi de sarmaya başlıyor. Bu bölümde Hz. Muhammed (sas) ile ilgili hatıralar var. Kılıçlar, Sakal-ı Şerifler, hilyeler ve dört halifenin kılıçları, sağlı sollu vitrinlere yerleştirilmiş. Daireye adını veren Hırka-i Saadet ile Sancak-ı Şerif'in sandukaları da yine Arzhane'den Has Oda'ya açılan camekândan ziyaret ediliyor.

Geçici serginin düzenlendiği bölümdeki Türkiye'nin en büyük sergi vitrininde ışıl ışıl parlayan Hırka-i Saadet şebeke perdesi ise muazzam bir işçiliğin örneği. Hemen yanında Hırka-i Saadet mahfazası ve Has Oda'yı aydınlatan gümüş şamdanlar yer alıyor. Büyük vitrinin karşısındaki camekânda ise miskten, amberden, sandal ağacından yapılmış buhurların saklandığı gümüş kap ve odayı temizlemekte kullanılan faraş ve süpürge var. Bu on iki parçanın her biri, Hz. Muhammed'in hatırasına duyulan derin bir muhabbetin ince ve zarif bir örneği. Saklı kaldıkları sandıklardan vitrinlere çıkan bu eserleri görmek için yolunuzu Topkapı Sarayı'na düşürün, hem Ramazan'ın hem de serginin bereketi şüphesiz sizi kuşatacaktır.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
20/08/2009

Yorumlar