Haysiyetli bir melankoliye çağrı


Amerikalı yazar Susan Sontag, Başkalarının Acısına Bakmak adlı kitabında "Savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabilirsiniz?" diye bir soru fısıldar. İnsanı baştan ayağa ürküten, biraz da düşündüren bu soru, son kertede kişiyi kalbi diri tutan o merhamet duygusunun eşiğine bırakacaktır. Merhametin insanın içini ısıtan sıcaklığından, 14. yüzyılda Paris'te cerrahlık yapan Dr. Henri de Mondeville'e uzanalım. Mondeville, yaralı organların çektiği acıyı gidermek için bedenin diğer organlarının yardıma koşmasını merhamet tepkisi olarak adlandırıyor. Yani bir organ acılı diğer organa ısı ve kan göndererek bir nevi merhamet duyuyor. Mondeville'in acı çeken bir beden içinde gelişen bu merhamet döngüsü eğer, bedenler arasında da geliştirilebilirse, insanları huzura kavuşturacağına inanıyor. Bu durumun kişilere ahlaki sorumluluklar yükleyeceğini söyleyen Mondeville, etrafımızdaki bedenlerde tanık olunan acıdan duyulan korkunun, merhamet duygusunu geliştireceğini, kendinden emin bir dille anlatıyor. (Hemen burada Sontag'ın yukarıdaki kışkırtıcı sorusunu hatırlayalım.) Başkalarını sevmenin başkalarının acısını kendi acısı gibi görmekten geçtiğini ileri süren Mondeville'e göre: "Başkaları için üzülmek; melankoliktir-başkalarını sevme deneyimi, acılarını kendi acıları gibi görmekten geçer. Bu acı, içe dönük, tefekküre dayalı, haysiyetli bir melankoliyi ifade etmektedir."

Siemens Sanat'ta yer alan küratörlüğünü Mürteza Fidan ve T. Melih Görgün'ün yaptığı Merhamet Melankolisi adlı sergi kavramsal çerçevesini Mondeville'in bu kulak vermeye değer görüşünden alıyor. Audrey Bakx, Burak Bedenlier, Müge Akçakoca, Petrit Halilaj ve Şükran Mertcan adlı sanatçılar da fotoğraf, yerleştirme, video ve kâğıt üzerine çalışmalar gibi işleriyle merhamet duygusunu bir sanatçı duyarlılığı ile yorumluyor. Bunun yanında sergide, günümüzde başkalarını sevmenin ve başkaları için üzülmenin melankolik bir duygu olmasına ve bu duygunun da merhametten beslenmesine yönelik göndermeler yapan işler var. Mürteza Fidan, sergideki sanatçılar için "Ortak özellikleri görüntünün cazibesine çizginin (desenin) etkinliğiyle mesafe geliştiriyor olmalarıdır. Farklı yaşam formlarının içinden gelen sanatçılar, yapıtlarını niteliksel bir tutarlılık içinde yan yana getirerek, bağlamını sapmaya maruz bırakmadan okunaklı hale getirmektedirler." diyor.

Schopenhauer'a göre ahlakın temeli merhamete dayanır. Bu his insanı yüce olana götürür. Kendimizi başkasının yerine koyduğumuz anda onlar için pek çok şey yapmak mümkün. Günümüzde hiçbir karşılık beklemeden bir başkasının acısına, derdine kederine ortak olmanın zorluğu düşünülünce sergideki işlere daha bir alıcı gözle bakıyorsunuz. Kimi zaman dokunmak oradaki merhametle kuşanmış görüntünün içinde kaybolmak isteyebilirsiniz. Siemens Sanat'ın iki katına kurulan sanatçılar, bu merhametin dayanılmaz gücü karşısında pek çok iş üretmiş. Galerinin hemen girişinde Şükran Mertcan'ın 'kendi bedeni tarafından emilen acının dışa yansıtılmama ilkesi'ne odaklı bir şefin ıstakoz pişirirken çekilmiş videosu, kimi zaman tariflerle bezenmiş kâğıt üzerine akrilik işi karşılıyor sizi.

Kosova'da savaş yıllarında büyüyen Petrit Halilaj'in bahçede uzay üssünü andıran kümes yapma videosu da dikkat kesileceğiniz işler arasında. Burak Bedenlier, Hz. Muhammed'i (sas) Mirac'a çıkaran Burak adlı atın imajlarını sergiliyor. Müge Akçakoca'nın tavşanlarla süslü eserlerinin içeriği ise "Başkalarının bizim acılarımızdan anladıkları kendileri için olandır/başkalaşmış olandır/mesafelendirilmiş olandır." mesajını veriyor. Küratörlerin deyişiyle hassas kişiliğe sahip olan Andrey Bakx sergideki işleriyle merhamet ve ince hislerin bu zalim dünyada korunmaya muhtaç olduğuna vurgu yapıyor. Merhamete ve tefekküre çağıran sergi, 5 Şubat 2010'a kadar görülebilir. (0212 334 11 04) 

Yorumlar