Müzesi olmayan türbelerden ilk sergi


Ölülerle aramızdaki mesafeyi gittikçe uzattığımız bir çağdayız. Halbuki ölüleriyle yan yana yaşayan, sevinçlerini, hüzünlerini onlarla paylaşan bir medeniyetin kokusu senelerce üzerimize sinmişti. Şöyle bir hatıradan bahsedilir Yahya Kemal'e bir ecnebi "İstanbul'un nüfusu ne kadar?" diye sorar. "80 milyon" cevabını alınca da hayretle itiraz eder: "Bu nasıl olur?" Şairin cevabı düşündürücüdür: "Biz ölülerimizle yaşarız."

Ölüleriyle yaşayan bu milletin Eyüp el-Ensari'si, Aziz Mahmud Hüdayi'si, Yahya Efendi'si, Nureddin Cerrahi'si, Karaca Ahmed'i, Sümbül Efendi'si, Merkez Efendi'si ve daha nice sığındığı kapıları var. Bu manevi sultanların Osmanlı sanatının inceliklerine davet eden türbeleri, hem bu zatların hem de onların takipçilerinin ölüm ve hayat arasındaki ince çizgiyi nasıl anladıklarını ele veren eserleriyle dolu.

İstanbul'daki türbelerden toplanan kadem-i saadetlerden hilye-i şeriflere, Kâbe örtülerinden levhalara, hırkalardan seccadelere, arakıyelerden tac-ı şeriflere, takkelerden şamdanlara pek çok eser İstanbul'daki tarihi türbelerin bağlı olduğu Türbeler Müzesi Müdürlüğü'nün depolarında sessiz sakin bekleşiyor. Pek çoğumuzun haberdar olmadığı bu müze, Ramazan'ın bereketinden olsa gerek bir ilk sergi ile çıkageldi. Topkapı Sarayı'nın Has Ahırlar'ında açılan 'Sonsuzluğun Kapısı: Türbeler', yıllardır tozlu sandıklarda bekleyen bu birbirinden eşsiz eserleri bir araya getiriyor. Yaklaşık 135 adet eserin yer aldığı sergi, denizden bir damla niteliğinde. Zira müdürlüğün depolarında daha binlerce eser gün yüzü görmeyi bekliyor.

'TÜRBELERİN BİR MÜZESİ OLSUN '

Topkapı Sarayı'nda dün gerçekleştiren açılışa Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı ve İstanbul Türbeler Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz katıldı. Cengiz'in konuşması derli toplu müzeye kavuşmak isteyen bir müdürün sitem dolu ve haklı ifadeleriydi: "Burada müzemiz depolarında bulunan eserlerin çok az bir kısmını paylaşıyoruz. Bunun hem gururunu hem de üzüntüsünü yaşıyoruz. Gönül bu eserlerin hepsini bir müze alanında ziyaretçilerle paylaşabilmekten yana, lakin şu ana kadar İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü, bir sergi alanına sahip olamamıştır." İstanbul Kültür Müdürü Ahmet Emre Bilgili de aynı sorunun üzerinde durarak türbelerin bir an önce bir müzeye kavuşması gerektiğini söyledi.

Eski bir zaman rüyasına daldıran türbelerden toplanmış sanat dolu eserler arasında Kadem-i Şerif levhası, Kâbe örtüleri, Aziz Mahmud Hüdayi'nin ve Karaca Ahmed'in hırkaları, başlıkları ve asaları var. İstanbul'un manevi direkleri bu gönül sultanlarının kişisel eşyaları ile türbelerine hediye edilen eserler ayrı ayrı bölümler halinde sunuluyor. Keçe seccadeler, tılsımlı gömlekler, arakiyeler, tac-ı şerifler de durup dakikalarca incelenecek türden. Sergi alanına kurulan türbe enstelasyonu da ilgi çekici bir bölüm. Bir türbenin nasıl döşendiği ve türbeye defnedilen kişinin konumu gibi mevzuları anlatan enstelasyondan gözünüzü alıp havaya baktığınızda ise İstanbul'da yer alan pek çok türbenin kubbesi müzik eşliğinde dönüyor.

Sergide fermanlar, levhalar, Kur'an-ı Kerim'ler ile teberrükat eşyaları yer alıyor. Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülmecid'in çeşitli türbeler için yazdıkları hat levhaları da kıymetli eserlerden. Türbeler Müzesi'nin depolarında saklı olan hazinenin bir kısmını teşkil eden sergi umurlur ki diğer eserlerin de görücüye çıkması için bir vesile olur. Serkan Nişancı'nın küratörlüğünü yaptığı sergi, 19 Eylül'e kadar devam edecek.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
17/08/2010


Yorumlar