Burası dünyanın kitap borsası



Öyle hemen elinizi kolunuzu sallayarak içeriye girmenizin mümkünatı yok. Kapıdaki görevli pek nazik hemen soruyor "Randevunuz var mı?". Bu soruya cevabınız varsa gönül rahatlığıyla kırmızı halıdan geçip, görüşmek istediğiniz kişiye doğru yol alabilirsiniz. Ama yoksa... O arı vızıltısı gibi yükselen sesi duymakla, uzunca sıra sıra masalara ucundan bakmakla yetiniyorsunuz. İçeride ne olduğunun merakı ise bir külçe gibi içinize oturuyor.

Burası 62. Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı'nın en kalabalık yeri: Literary Agency yani dünyanın dört bir yanından gelen telif ve edebiyat ajanslarının buluşma mekanı. Masalarıyla bir okulu, bir kahvehaneyi andıran bu salonülkelere girecek, başka ülkelere gidecek yabancı yazarların eserlerinin konuşulduğu, belirlendiği, alınıp satıldığı, yeni eğilimlerin ne olacağının tartışıldığı bir yer. Bunun yanı sıra yıl içinde hangi kitaplar çıktı, hangi yazarlar popüler, hangi konular daha çok ilgi görüyor, ödemeler de bu salonun temel konularından. Yıl boyunca uzaktan haberleşen ajansların bir nevi vaziyet planını değerlendirme yeri diyebiliriz. Aslında kitap piyasasının borsası en doğru tanımlama olabilir.

Girişteki kırmızı elmalara aldanıp her şeyin böyle tatlı tatlı geçeceğine kanmayın zira büyük pazarlıklar dönüyor minik masalarda. Yaklaşık beş yüz ajansın yer aldığı bu salon, dünyada bu işi yapanların onda birine ev sahipliği yapıyor. Boş masalarda bekleşen kitaplar, yazarını anlatmanın, eserlerini pazarlamanın telaşında bir banka memuru titizliğinde çalışan ajanslar, görüşme vakti için sabırsızlanlar, iyi satış yaptığı için keyiflenenler... Bir çırpıda tümünü göz hapsine almanız mümkün değil.

BİZE SATACAK KİTAP LAZIM

Kapılarını dün kapatan Frankfurt Kitap Fuarı'nın bu bölümünde dünyanın her yerinden ajansların yanı sıra Türkiye'den Nurcihan Kesim, Kalem Ajans, Akçalı, Anatolialit, İstanbul Telif Ofisi, Onk, ZNN gibi ajanslar vardı. Kimilerinin masası boş, kimileri de hummalı bir çalışmanın içinde. Türkiye'ye girecek yabancı yazarları seçen kişiler olduğunu söyleyen Nurcihan Kesim Telif Ajansı'ndan Filiz Karaman "Frankfurt önümüzdeki sene olacak trendleri belirliyor. Burası hem yayıncılar hem de yazarlar için çok önemli. Burada pek çok şeye karar veriliyor. Türk yayıncılar aslında ülkede neyin tutacağını buradaki eğilimlerden çıkartabiliyorlar. Büyük medya gruplarının işaret ettiği konular siz isteseniz de istemeseniz de insanların önüne geliyor. Kitap sektörü sinema sektörü ile kolkola geziyor. Bir kitabı alıp Türkiye'deki yayıncılara sunmak istediğimizde filmi yapılacak mı, yatırım olacak mı vs. buna benzer parametreleri konuşuyoruz burada. Dolayısıyla Türkiye'ye geldiğimizde yayıncılara sadece kitabın konusunu değil, onun için yapılan ve yapılacak çalışmaları da anlatıyoruz." diyor.

Peki bu yıl ülkeye neler gelecek? Filiz Karaman hemen cevaplıyor: "Popüler olacak kitaplar melekler. Zombiler aslında bu yıl beklenen kitaplardı ama hedef kitlesi olan genç okurlar için bu tipler cazip gelmedi. Tarihi romanlar da çok popüler olacak. İskoç kültürü özellikle ülkemizde çok sevildi. İskoç erkek, Türk erkeğine yakın. Aşk romanlarında da durum böyle yine İskoç'ların ki satıyor bizde. Yayınevleri bizden satacak kitap istiyor. Yirmi-yirmi beş ülkeye satılmış kitabınız var mı? diye soruyorlar."

BU KİTABI NEDEN BASAYIM?

Kalem Ajans'tan Nermin Mollaoğlu ise kendi bünyesindeki yazarların kitaplarını pazarlıyor. İşin inceliklerini biraz da ondan dinliyoruz. Frankfurter Hof Oteli'nde işlerin çoğu bitiriliyor yani asıl büyük kurtlar sofrası orada kuruluyor. Lobide, masallarda sohbet eden insanlar, ciddi anlamda işler yapıyor. Akşama kadar devam ediyor sonrasında yayınevleri partileri, yemekleri başlıyor. Partiden sonra beş on kartvizit ile çıkılıyor. Böylece irtibat sağlanmış oluyor.

Mollaoğlu bir kitabı yayınevine satmak istediğinde karşıdakinin ilk başta "Neden basayım?" sorusuna bir cevap aradığını söylüyor: "Elimizdeki yazarın eserlerini almak isteyen yayınevleri, yazar Türkiye'de kaç basmış, kitaplarına ilgi nasıl, kitabının filmi çekilecek mi, yazar İngilizce konuşuyor mu, fiziksel özellikleri nasıl, yurtdışına seyahat edebilir mi? vs. gibi sorularla geliyor. Edebi niteliği kadar çok sayıda özellikler de aranıyor."

Türkiye'de sadece iyi edebiyat, kötü edebiyat tanımlaması olsa da telif ve edebiyat ajanslarının kendi aralarındaki dil biraz farklı. Burada her kitabın sıfatı var. Kolay okunur, ağır edebiyat, akıcı, çok satarlar listesinde vs. Mollaoğlu bunlara göre kitabı pazarladıklarını söylüyor: "Mesela Rus bir yayıncıya romanın karakterlerinden birinin piyano çaldığı bir eser önerdim hayır ben içinde piyano geçen kitap istemiyorum demişti. Bir başka yayıncı ise benim çok erkek yazarım var, kadın yazar istiyorum diye görüşmeye geldi. Ama okunabilir, sosyal konulara değinsin. Böyle ilginç vakalar var."

Musa İğrek, Frankfurt
Zaman Gazetesi
11/10/2010

Yorumlar