Bu müzeyi Muvakkit Nuri Efendi de görseydi keşke


Ben, Saatleri Ayarlama Enstitü-sü'nden Hayri İrdal. Hemen "Sen de nerden çıktın Hayri Bey?" diye söylendiğinizi duyar gibiyim. Beni tanıyanlar öyle okuma yazma ile pek alâkam olmadığını bilir.

Zaman işte. Kime göre, neye göre tayin edeceksiniz? Bilen bilir, hep söylerim, hayat benim için iki eli cebinde uydurulan bir masal. Bazen düşeriz işte öyle sonsuz bir rüyanın içine. Düştüm sizin zamanınıza. Esaslı bir nedenim var. Saate ve zamana olan tutkumu yenemeyip Dolmabahçe Sarayı'nda açılacak Saat Müzesi'ni görmek için yola çıktım. Dünya meşgalesini bir yana bırakmanın vaktiydi benim için.

Azizim, nuru aynim, ustam Muvakkit Nuri Efendi'nin "Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekân insanla mevcuttur!" sözünü yanıma alıp bir gölge gibi süzüldüm. Gördüklerimi ve işittiklerimi yazmak, gelecek nesillere karşı en büyük vazifemdir, bilirsiniz. Ben de size gördüklerimi yazacağım.

Malum-ı âlîniz, 2004'te açılan Milli Saraylar'a bağlı Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi beş yıl kadar ziyaretçilerini bekledi. Kuş uçmaz kervan geçmez bir köşecikte, kimsenin haberi yok tabii buradan. Halbuki sarayın saatleri yaklaşık sekiz yıllık bir tamirin ardından buraya konulmuştu. Derken 2009 geldi. Müzenin bakımı, yeni vitrinler, müzecilik anlayışları gibi nedenlerle kapıya kilit vuruldu. Bu yenilenme telaşı bizim Saatleri Ayarlama Enstitümüzdeki koşturmacayı hatırlatmadı değil. Dolmabahçe Sarayı Harem Bahçesi'ndeki eski İç Hazine binasında yer alan müze, bu bir yıllık ayrılığın ardından yeni yüzüyle dün kapılarını açtı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ve beraberindekilerin bir anda sel gibi geldiği sarayda kalabalıktan yürümek zordu. Devlet erkânı işte. Bir yığın insan. Bir ara Halit Ayarcı'yı da o kalabalığın arasında görür gibi oldum. Bilirsiniz, o sever böyle işleri.

Önce açılış konuşmaları yapıldı. Mehmet Ali Şahin, zaman mefhumunun kültürümüzde çok önemli yeri olduğunu söyledi. Haksız değildi. "Bu tanıdık konuşmaları bir yana bırak Hayri Bey" dediğinizi duyar gibiyim. Sizin de benim gibi saatleri görme merakıyla yanıp tutuştuğunuzu hissedebiliyorum. Ağır ağır merdivenleri çıkıp kalabalığın tam tersi istikamete doğru gezmeye başladım. Buralar daha sakin. Tik takları duyabiliyorum.

Müzede, 18 ve 19. yüzyıl İngiliz, Fransız ustalarının yaptığı görkemli mekaniklerle 19. yüzyılda Osmanlı Mevlevi saat ustalarının yaptığı muhteşem eserler yan yana. Müzenin yeni vitrinleri, iklimlendirme ve ışıklandırmalar takdire değer. Gözüm saatlerin tamir edilmesinde büyük bir emeği olan Recep Gürgen ve Şule Gürbüz'ü aramadı değil. Muvakkit Nuri Efendi'yi konuşurduk belki de. Keşke ustam da görseydi bu müzeyi. Onu bırakın, Doktor Ramiz olsaydı hemen başlardı, "saat ve psikanalizm" diye.

Müzede saat hakkında epey malumat sahibi bir bey gördüm. Hafifçe kulak verdim. Birileri 'Şeyh Zamani Hayatı ve Eserleri' kitabım hakkında malumat ister diye çekindim tabii. Bilirsiniz "dinlemek, hiçbir şeye yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır. Ben de öyle yaptım." "Ayar saniyenin peşinden koşmaktır" derdi Muvakkit Nuri Efendi. Ona göre işlemeyen, kırılmış, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzer. Dikkatlice eğildim, saatler tıkırında, yani sağlıklı. Epey emek harcanmış...

Müzede 71 adet saat sergileniyor. Bunların içinde ünlü İngiliz usta George Prior'ın müzikli otomatları, Fransız altın kaplama konsol saatleri, müzikli saatler, Ahmet Eflaki'nin son yaptığı saat, Mevlevi ustalar Mehmet Şükrü ve Mehmet Muhsin'in türbülon saatleri, Seyyid Süleyman Leziz'in muhteşem astronomik saati, Osman Nuri'nin decimal saati yer alıyor. Annemin 'Mübarek' babamın 'Menhus' yani uğursuz adını taktığı ayaklı saate benzer eserler de vardı. Şaşırmadım doğrusu. (Mübarek'in adını bile duyunca halden hale giriyorum.) Saatler dünya mekanik saat koleksiyonları arasında önemli yere sahipmiş, öyle diyor buradakiler.

Hep söylerim, hepimiz kendi masallarımızın kurbanıyız. Ben de sizin için 'gerçek' bir hikaye yazdım okuyasınız diye. Belki birileri aşka şevke gelir de ülkemizin bu ilk ve tek güzelim Saat Müzesi'ne yolunu düşürür.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
06/11/2010

Yorumlar