T.S. Eliot’ın saklı portreleri


20. yüzyılın usta şairi T. S. Eliot (1888-1965), iki yıl kadar üzerinde çalıştığı Çorak Ülke’yi yazdıktan sonra arkadaşı Ezra Pound’a gösterir. Pound, şiirin ilk taslağından tam 360 dizeyi siler. Nihayetinde geriye 434 dize kalır ve eser böylece yayımlanır. Eliot’a seneler sonra bir söyleşisinde “Çorak Ülke’nin orijinal, üzerinde oynanmamış müsveddelerini saklıyor musunuz?” diye sorulur. Şair “Hiç sormayın. Bu cevabını bilmediğim bir soru. Çözemediğim gizemli bir durum. Ben o müsveddeyi John Quinn’e satmıştım. Yanı sıra yayınlanmamış şiirlerimin olduğu bir de defter vermiştim ona. Çünkü bazı olaylarda çok nezaket göstermişti bana. Hiçbirini bir daha görmedim. Sonra John öldü ve verdiklerim satılan eşyaları arasında yoktu.” diye cevap verir.

Çorak Ülke’nin müsveddelerinin akıbetini kimsecikler bilmeyedursun, zaman bazen cömert davranıp sakladıklarını bir bir geri verir. Tıpkı ressam Patrick Heron’un (1920-99), T. S. Eliot’un 1949 tarihli ünlü kübist portresine hazırlık olarak çizdiği ve daha önce hiç görülmemiş eskizlerinin gün yüzüne çıkması gibi... 20 yıl boyunca gözlerden uzak kalan bu eserler, Heron’un eşi Delia tarafından 1970’te evlerinin tavan arasında bulunur ve senelerce sergilenmeyi bekler. Londra National Portrait Gallery’de, “Patrick Heron: Bir T. S. Eliot Portresi İçin Çalışmalar” adlı sergide on çizim ve bir portre, 1949 tarihli tamamlanmış başyapıtla birlikte sanatseverleri bekliyor.

Kurguyu değiştiren elektrik kesintisi


Heron portreyi hazırladığı dönemlerde pek tanınmış bir ressam olmasa da Eliot’ın şiiriyle erken yaşlarda karşılaşır ve şaire büyük bir hayranlık duyar. Tarihi karşılaşmanın en büyük vesilesi ise ressamın babasıdır. Eliot ve Heron, usta şairin kurucusu olduğu Faber&Faber adlı yayınevinde portre çizimi için buluşur. Tüm hazırlıklar tamamdır. Fakat hesapta olmayan bir gelişme yaşanır ve ülke genelinde elektrikler kesilir. İkili, mecburen sabahın ilk ışıklarına kadar soğuk bir odada kalacaktır. Eliot soğuk hava nedeniyle elektrik sobasını yakamaz ve çareyi 1949 tarihli soyut resimde görülen koyu mavi paltoyu giymekte bulur.

Heron, meşhur portreyi çok acele etmeden, hafızasındaki Eliot görüntüsüyle yaklaşık üç yıl sonunda bitirir. Heron, Eliot’ın ‘gri gözler’ine bakmayı, yeryüzünün en bilinçli yerine bakmak diye tarif ederken; Eliot, Heron’un çizimlerini gördükten sonra: “Çok acımasız bir yüz, çok acımasız bir yüz bu! Elbette, acımasız bir yüze sahip olmanız, sizin de acımasız olduğunuzu göstermez!” der. Usta şairin karısı Valerie ise daha sonra, Heron’a yazdığı mektupta ressamın Eliot’ın portresinde yakaladığı hüzün ve sevincin bir arada yer almasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirir.

Sergide artık bir başyapıt olan meşhur T.S. Eliot portresinin parça parça tamamlanışını görmek mümkün. Heron’un kararsızlıkları, zaman zaman değişen renkleri, fırça darbeleri tüm detaylarıyla meydanda. Kimi sanat eleştirmenleri Heron’un bu başyapıtıyla Picasso’nun ilk dönem eserleri arasında bir bağ kurulabileceğinden söz etse de bir sanat eserinin geçirdiği tüm evreleri görmek tarifsiz bir duygu kuşkusuz.

22 Eylül 2013’e kadar açık kalacak sergi, özellikle Türkiye’nin odak ülke olduğu Londra Kitap Fuarı’nı ziyaret edecekler için iyi bir fırsat. Çünkü, National Portrait Gallery’nin daimi koleksiyonunda T. S. Eliot sergisinin yanı sıra James Joyce, Shakespeare, Samuel Johnson, Virginia Woolf, Charles Dickens ve Brontë kardeşler gibi pek çok şair ve yazarın portresi var. 

Mektuplardaki Eliot


T. S. Eliot ile ilgili saklı kalmışlıklar yeni bulunan eskizleriyle sınırlı değil. Usta şairin yayıncısı olduğu ve 1922-1939 yılları arasında çıkan The Criterion adlı edebiyat dergisindeki mektupları da okurla buluşuyor. Geçtiğimiz günlerde mektuplar serisinin dördüncü cildi yayımlandı. Mektupların yayımlandığı bu meşhur edebiyat dergisi, Virginia Woolf, Ezra Pound, E. M. Forster ve W. B. Yeats gibi İngiliz edebiyatının pek çok ismini ağırladı, hatta Marcel Proust ve Paul Valéry gibi ustaların eserlerini yayımlayan ilk İngilizce periyodik yayın oldu. T. S. Eliot'ın bir yayıncı, bir editör olarak boy gösterdiği bu mektupları Türkçede okumak, kuşkusuz zihinlerdeki Eliot imgesine çok şey katacaktır.

Musa İğrek, Londra
Zaman Gazetesi
27/3/2013

Yorumlar