Bir okur olarak Alberto Manguel

Alberto Manguel
Salâh Birsel denemelerin güler yüzlü olması gerektiğinden söz ederken, “Denemecilerin üslupçu olmaları, dilin inceliklerini elde etmiş olmaları gerekir. Denilebilir ki, deneme, şiirden sonra, daha doğrusu şiirle birlikte, az sözle çok söyleme sanatıdır.” der. Arjantinli yazar Alberto Manguel’in Türkçedeki yeni kitabı Okumalar Okuması, hem okuma ve yazma üzerine bir hazineyi içinde barındırıyor hem de Birsel’in tanımını yaptığı denemecinin vasıflarını hakkıyla karşılayarak okura güler yüzlü, bilgi dolu metinler sunuyor.

Yazarın biyografisinde tanımlandığı gibi “dünyanın en iyi okurlarından biri” olan Manguel’in Okumalar Okuması, “Kimim Ben?”, “Ustanın Dersi”, “Muhtıralar”, “Cinas”, “İdeal Okur”, “İş Olarak Kitaplar”, “Suç ve Ceza” ve “Akıl Almaz Kütüphane” başlıklı sekiz bölüm altında toplam otuz dokuz denemeyi içeriyor. 1991 ve 2009 yılları arasında çeşitli mecralarda yazılmış denemelerden oluşan kitap, ilk kez 2010’da A Reader on Reading adıyla yayımlanmış. Kitabın konusunu “kelimeler dünyayı bir arada tutar” diyen yazarın kendisinden dinleyelim: “Hemen hemen diğer bütün kitaplarımın olduğu gibi bu kitabın konusu da okumak, yaratıcı etkinliklerin en insani olanı.” Her denemenin başına Alice Harikalar Diyarında kitabından yaptığı alıntıları konduran Manguel, okura bu kısa cümlelerle metnin ruhunu ele verecek ipuçları sunuyor.

‘Bütün gerçek okumalar yıkıcıdır’

Manguel’in dünyasına Geceleyin Kütüphane, Okuma Günlüğü gibi önceki kitaplarından aşina olanlar, Okumalar Okuması’nda biraz dağınık, hatta kimi yerde konudan konuya atlayan bir yazar ile karşılaşabilir. Fakat leziz bir denemeler toplamı olan kitap, gerçek bir bilgeyi yakından tanımamıza imkân veriyor. Genel olarak okuma teması altında birleştirilebilecek denemeler bu kez politika, insan hakları, cinsellik, iktidar ve entelektüel faaliyet gibi çeşitli konuların da yer aldığı kışkırtıcı bir kitaba dönüşmüş.

“Politikayı edebiyat olarak okuyabilir miyiz?” sorusunun cevabını örneklerle işleyen Manguel, tam da bu çerçevede Selahattin Hilav’in deneme tanımını akla getiriyor: “Edebiyat türü olarak denemede, edebiyatın öteki türlerine oranla düşünce ağır basıyor; deneme edebiyatla felsefenin kesişme noktasında yer alıyor. Bu türde, edebiyat içi konular da ele alınıyor; yani edebiyat türü yine edebiyatın kendisine yöneliyor; herhangi bir yazarı, eseri ya da edebiyat sorununu irdeliyor.” Özellikle adalet arayışında yazarın Cervantes ve Borges’i birlikte okuduğu şu cümleler dikkate değer: “Cervantes’in yüzleşmemizi istediği büyük paradoks budur: Dünya adaletsiz kalmaya devam etse bile adalet gereklidir. Kötü işlere göz yumulmasına, onlar belki daha da kötü başka işler izleyecek olsa da, müsaade edilmemelidir. Jorge Luis Borges bunu, en korkutucu karakterlerinden birinin ağzına yerleştirir: ‘Bırakın Cennet kalsın, bizim yerimiz Cehennem olsa da.’”

‘Başka insanların kitaplarına isimler hayal ettim’

Okumalar Okuması, Manguel’in bir yazar olarak daha önceki kitaplarında pek karşımıza çıkmayan bilgileri de içeriyor. Yazarın ailesi, çocukluğu, gençliği ve bu dönemde yaşadıkları, geçinmek için yaptığı işler, ülke ülke gezmeleri, sınır dışı edilmesi, yazma yolundaki ilk çabaları ve yazı serüveni dikkati çekiyor. Kuşkusuz kitabın en önemli kısımları bir okur olarak Manguel’in kendisini anlattığı bölümler. Şimdilerde dünyanın dört bir yanında okurları olan bir yazarın çıktığı merdivenler bir hayli dikkat çekici. Örneğin, Manguel gençken Buenos Aires’te editör çıraklığı yaptığı sırada pek çok ünlü ile tanışma şansı yakalar: Jorge Luis Borges, Adolfo Bioy Casares, Silvina Ocampo, Marta Lynnch, Eduardo Mallea… Özellikle gençliğinde daha çok okur rolünü benimseyip rahat rahat arkasına yaslanır. Manguel’in aslında epey mütevazı bir yazar olduğunu söyleyebiliriz. Gençliğinde sık sık muhatap olduğu “Yazıyor musun?” sorusuna cevabı hep “hayır” olan Manguel’in gerekçesi ise şöyle: “Benim üreteceğim hiçbir şeyin sevdiğim kitaplarla aynı rafta durmaya lâyık olmadığının açıkça farkında oluşumdan.”

Çok iyi bir dinleyici olan Manguel, tanıştığı ustalar için, “Bu yazarlar bana okuduğum ve sevdiğim şeylerin nasıl yapıldığını anlattılar; ben de dinledim.” diyor. İlk kitabını (Hayali Yerler Sözlüğü) 1980’de Gianni Guadalupi ile çıkaran yazar, bunun öncesindeki hayatını şöyle dile getiriyor: “Yayıncılar için çalıştım, metinler seçtim ve onları yayına hazırladım, başka insanların kitaplarına isimler hayal ettim ve çeşit çeşit antolojiler oluşturdum. Yaptığım her şey, okur olarak kapasitem dâhilindeydi.”

“Bütün gerçek okumalar yıkıcıdır, aykırıdır.” diyen Manguel, ele aldığı konulara tıpkı önceki kitaplarında gibi olduğu gibi okumaya yeni bir gözle bakıyor, araştırıyor, soruyor ve sınıyor. Yazarlık okulları, e-kitap, yayıncılık sektöründeki pazarlama teknikleri, okumanın geleceği, kitapların teknoloji ile imtihanı, noktalama ve bir kitabın sayfası gibi konular da Manguel’in odaklandıkları arasında. Bir okur olarak meşhur kitaplığını nasıl sınıflandırdığını ve kitap ödünç vermenin insanı hırsızlığa teşvik ettiğini yine kendisinden öğreniyoruz.

Manguel’in okur olarak bin bir yakadan derleyip topladığı bilgilerin yer aldığı kitabı bitirdikten sonra yine onun tanımını yaptığı ‘ideal okur’ olmanın zorluğu kendini daha da belli ediyor. Her sayfada yayıncısından okuruna, editöründen yayınevi sahibine yolu kitaptan geçenlerin alacağı mesajlar var. Okumalar Okuması usta yazarın önceki kitapları gibi döne döne okunacaklar rafında yerini alacaktır. Sevin Okyay’ın özenli çevirisi de Manguel’in, çevirinin basit bir değiş-tokuş eylemi olmadığına dair saptamasını destekliyor.

Kitaptan:
İDEAL OKUR KİMDİR?

* İdeal okurlar hikâyeyi yeniden kurmaz, yeniden yaratır.

* İdeal okur asla “Keşke…” demez.

* İdeal okur için bütün araçlar aşinadır.

* İdeal okur için bütün şakalar yenidir.

* İdeal okur, yazarın ne sezdiğini bilir.

* İdeal okurun hain bir mizah duygusu vardır.

* İdeal okur kitaplarını asla saymaz.

* İyi ya da kötü, her kitabın ideal bir okuru vardır.

* İdeal okur sözlük kullanmayı sever.

* İdeal okur bir kitabı, kapağına bakarak yargılar.

* İdeal okur mutsuzluğu tatmıştır.

* İdeal okurlar bir hikâyeyi izlemez; ona katılır.

* İdeal okur, yazardan zekidir (ya da öyle görünür); ideal okur bunu yazarın aleyhine kullanmaz.

* İdeal okur yazınsal türlerle ilgilenmez.

* İdeal okur masumca kaprislidir.

* Gün gelir, her okur kendini ideal okur sayar.

* İyi niyet, ideal bir okur oluşturmaya yetmez.

Musa İğrek
Kitap Zamanı
6/1/2014

Yorumlar