‘Edebi yurttaşlık’ hareketi taraftar arıyor


Yazmaya tutkun pek çok kişi, ‘edebiyat camiası’na girmenin yolunun kitap yayımlamaktan geçtiğini düşünür, fakat Borges’in deyişiyle o ‘yolları çatallanan bahçe’ye adım atmak için önceden kimi hazırlıklar gerekir. Pek çok yazma meraklısı bu ön hazırlıkları ıskalarken, müşteri kılığında kendi kitabını kitapçıda göremeyip, tezgâhtarı azarlayan ve başkalarını o anda teşvik etmek için kendi kitabından birkaç tane satın alan yazar tipinin varlığı ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Yazarlığın her şeyden önce iyi bir okur olmaktan geçtiğini ve Salâh Birsel’in ifadesiyle ‘yeniden yeniden okumak’la mesafelerin kısalacağını söyleyebiliriz. Yazarlık kurslarının gittikçe kök saldığı bir çağda, o bahçeye girmeden önce yapılması gerekenler üzerine daha fazla kafa yorulmaya başlandı. Öyle ki, bu çokluk içerisinde yeni ayrışmaların ve hareketlerin yaşanması kaçınılmaz. Şimdilerde bu yazarlık atölyeleri daha farklı arayışlar içerisine girmiş durumda.

Amerika’daki Ball State Üniversitesi’nde yaklaşık yirmi yıldan bu yana yazarlık atölyesinde ders veren Profesör Cathy Day’in öncülüğünde yeni bir oluşum başladı: Edebi yurttaşlık... Bir hayli kışkırtıcı ve heyecan verici bu hareket, yazmaya ve yazıya tutkun bu mutlu azınlığın bir çatı altında birleşmesini amaçlarken, edebiyat denilen büyülü dünyanın bir dayanışmadan yükseldiğini savunuyor. Edebi yurttaşlığı, yazarların birbirine desteği olarak da yorumlayan Day, bu oluşumun prensiplerini şöyle sıralıyor: “Hoşunuza giden bir metni okuduğunuzda onun yazarına bunu iletin, kimi yazarlara ulaşmak zor olsa da yazdıklarınıza cevap vermese bile mutlaka okuyacaktır. Yazarlarla söyleşi yapın ve bunu yayımlayın, zira pek çok edebiyat dergisi bunu yayımlamak isteyecektir. Kitaplar hakkında eleştiriler yazın, bu eleştirilerin çok ustaca olması gerekmediği gibi bu eleştirileri kitap eklerinde, kitap sitelerinde veya kendi blogunuzda yayımlayabilirsiniz.”

EDEBİYAT OLMADAN ASLA!

Day, bu tavsiyelerinin yanı sıra, “Eğer bir dergide metninizin yayımlanmasını istiyorsanız öncelikle o dergiyi satın alın ve ona destek olun, eğer bunu yapmıyorsanız metnim neden yayımlanmıyor diye sızlanmaya da hakkınız yok.” diyor. Buna ek olarak, “Kitabınızın yayımlanmasını istiyorsanız kitap almalısınız, buna bağımsız kitabevlerinden başlayabilirsiniz, bir de kütüphaneleri ihmal etmemelisiniz.” uyarısını yapıyor. “Kitaplara ve yazmaya karşı tutkulu biri olun, hem bu tutkunun bulaşıcı olduğunu da unutmayın.” sözleriyle ‘edebiyat yurttaşlığı’nın temel prensiplerini sıralayan Prof. Day, bu hareketin hızla yayılmasından yana.

Edebi yurttaşlık; yayıncılardan, yazarlardan ve eleştirmenlerden destek görürken, eleştirilerden de nasibini alıyor. Eleştirenler, yayıncılık sektörünün zorlu koşulları içinde böyle bir oluşumun hayat alanının kısıtlı olduğu kanaatinde. Edebi yurttaş olmanın yukarıda sıralanan prensiplerine uymakla kısmen bu ‘cemiyete’ üye olunacağı, daha da önemlisi edebiyatı ve sanatı desteklemekle bu hareketin yaygınlaşacağı düşünülüyor. Edebi yurttaşlık, şimdilerde sadece Amerika’da, kendi sesini duyurmaya çalışsa da (ki yazarlık atölyeleri ilk burada başladı), dünyanın dört bir yanındaki okurların, yazarların kısacası edebiyata tutkulu herkesin dâhil olabileceği bir hareket bu. Özellikle, yayıncılık endüstrisinin türlü türlü pazarlama teknikleri karşısında ve okuma eyleminin pek çok şeyin gerisinde kaldığı bir dönemde böyle bir yaklaşımın nasıl yayılacağı ise biraz kuşkulu.

Edebi yurttaşlar, seslerini şimdilik sanal ortamda ve sosyal medyada duyurmaya çalışırken, yazarlık atölyelerinde bu yurttaş üzerine kafa yoruluyor. Ülkemizde, edebiyat dergilerinin satış rakamlarını göz önünde bulundurduğumuzda, buna bir de peş peşe kapanan bağımsız kitabevlerini eklediğimizde, edebi yurttaşlık bilinci açısından durumun hiç de iç açıcı olmadığı açık. Fakat dünyayı daha yaşanılır kılmak için daha çok edebiyata ihtiyaç olduğu kesin.




Yorumlar