Joan Miró'nun evinden haberler


Sanatçı evleri ve koleksiyonları biraz tehlikelidir. Ressamın sanat evreleri tüm sırlarıyla açığa çıkarken, geride bıraktığı izler ve hatıralar da onun dünyasına kolayca girmenin anahtarıdır. Sabancı Müzesi, 22 Eylül'de açılacak Miró sergisi öncesi, Katalan sanatçı Joan Miró'nun (1893-1983) İspanya'nın Mallorca adasında yaşadığı eve ve vakfının yer aldığı Barcelona'ya geçtiğimiz cuma günü sona eren dört günlük bir ziyaret düzenledi. Ziyaretin ilk durağı, sanatçının yaklaşık otuz yıl kadar yaşadığı ve hayatının son dönemlerini geçirdiği evi ve iki atölyesinin yer aldığı Mallorca'daki mekândı. Buradaki Pilar ve Joan Miró Vakfı'nın tüm yükünü kırk altı yaşındaki torun Joan Punyet Miró çekiyor. Torun Miró, neşeli ve hareketli üslubuyla hemen dedesini anlatmaya başlıyor: "Burası Miró için kendi kökleri, doğa, toprak, gökyüzü, şiir, mavi ve sessizlik gibi anlamlara sahipti. Haftada bir-iki gün kendisini burada görürdük. Hayatımda sadece bir kez dedemin atölyesine gittim o da seksen beş yaşındaydı. Merdivenden indiğimizde Mallarme ve Rimbaud'un kitapları yerde duruyordu ve bu şiir kitaplarından rastgele bölümler açarak ruhunu çalıştırdığını söylemişti.”

Masmavi bir denize tepeden bakan, zeytin, palmiye ve badem ağaçlarının arasındaki böyle bir eve ve atölyeye sahip olmayı Miró uzun süre düşler. Aynı anda birkaç tabloyla çalışacak büyüklükte bir mekanın hayalini mimar Josep Lluis Sert -aynı zamanda Miró'nun yakın arkadaşıdır- gerçeğe dönüştürür. Koleksiyonun sergilendiği vakıf binası, sanatçının önemli figürlerinden yıldız şeklinde tasarlanır. Aynı mekanda Miró'nun diğer atölyesi olan tarihi Son Boter binasında ise Miró odalardan birinden çıkacakmış gibi duruyor. Fırça darbeleri, boyalar, duvarlardaki karalamalar, taslaklar ve boya izleri ilk günkü gibi taze ve canlı. Torun Miró, binanın halka açık olmayan kısımlarını da gezdirirken bir yandan da anlatıyor: “Benim ve kardeşimin topları, şapkaları ve kuklaları ortadan kaybolduktan seneler sonra, bir heykelin üzerine sıvanmış veya birleştirilmiş olarak görünürdü.” Torun Miró dedesinin sanatçı olmanın dışında, kendi dönemiyle iç içe bir hayat yaşadığını söylüyor: “Çocuğun çıplak gözle dünyayı gördüğü gibi dedemin de bakışı ve sanat anlayışı bu doğrultudaydı. Sanat hayatında ünü yakalamasına rağmen son yıllarına kadar üretti ve kendini sürekli yeniden keşfeden bir sanatçı olarak hayatını sürdürdü.”

Miró'nun sanatın insanlar ve kültürler arasında köprü kurduğunu belirten Joan, savaşlar, darbeler ve diktatörler gören dedesinin yaşamı boyunca, demokrasiden yana biri olduğunu dile getirirken, Miró'nun kulağımızın arkasına saklanan rüyaları ve arzuları çekip önümüze bıraktığını anlatıyor. Kendisi de sanata düşkün olan torun Miró, para ve tabloların miras olarak kalabileceğini fakat yeteneğin devredilemeyeceğini söylüyor. Bunun yanı sıra, oldukça renkli gözüken tabloların ardında aslında yoğun ve saklı bir hüznün olduğunu belirtiyor. İspanyol ve Türk kültürünün birbirine çok yakın olduğunu söyleyen Joan, İstanbul'da açılacak serginin iki ülke insanını birbirine daha da yakınlaştıracağı kanısında. Sergide, Miró'nun evinden daha önce hiç çıkmamış tablolar ve seramikler de yer alacak.

Joan Punyet Miró ve Nazan Ölçer.
Miró'nun saklı hazinesi

Ziyaretin ikinci durağı ise 1975'te Barcelona'da yer alan Joan Miró Vakfı'ydı. Ziyaretçilerle bir hayli kalabalık bu mekana girer girmez, bu binanın da mimarı olan Sert'in Miró'ya bir mektubunda yazdığı gibi "vakıf yaşayan bir mekan olmalı" sözlerinin nasıl gerçekleştiğini görebiliyorsunuz. Her yıl yüz binlerce sanatseverin ziyaret ettiği vakıfta Miró'ya ait büyük bir koleksiyon var. Eserlerin pek çoğu Miró tarafından bağışlanmış. Vakıf, sanatçı adına her iki yılda bir düzenlenen bir ödül veriyor. Miró'nun dünya çapında daha da tanınması için çalıştıklarını ve farklı ülkelerde düzenledikleri Miró sergileriyle bunu gerçekleştirdiklerini dile getiren vakfın müdürü Rosa Maria Malet, Türkiyeli sanatseverlerin de Miró'nun renkli evrenini yakından tanıyacağını belirtiyor. Miró'nun kendinden sonraki sanatçılara da yol açıcı olduğunu söyleyen Malet, onun eserlerinin gerçek hayatla sıkı sıkıya bir bağlantısı olduğunu söylüyor. Serginin küratörü Jordi J. Klavero ise Miró'nun bir Rönesans sanatçısı olduğunu belirterek serginin Miró'nun sanat hayatının son kırk yılına odaklandığını dile getiriyor. Müze ekibi, Miró'nun çalışma metodunun izlerini bir bir ele veren on bine yakın desen ve eskizin yer aldığı mekanı da gezdirdi. Sadece Miró üzerine çalışan araştırmacılara açılan bu hazine niteliğindeki bölümde, düzenli oluşuyla nam salan sanatçının tüm sanat evreleri saklı.

Sabancı Müzesi'nin gayreti

Sabancı Holding'in katkılarıyla açılacak "Joan Miró: Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar" adlı sergi için müze ekibi yaklaşık iki yıldır çalışıyor. Gezici bir sergiyi müze ekibine öneren Barcelona'daki Miró Vakfı'nın bu teklifini kabul etmeyen Nazan Ölçer'in yerinde kararıyla İstanbul sergisi için yeni bir seçki oluşturuldu. Ölçer’in, sanatçının hem Mallorca'daki evinden hem de Barcelona'daki vakıftan daha önce sergilenmemiş eserlerin yanı sıra vakfın senelerdir girişinde yer alan Miró'nun önemli bir heykelini bile yerinden söktürüp İstanbul'a getirmeyi başardığını belirtelim. Hem müze yetkililerinin hem de torun Joan'ın bu durumdan hiç şikayetçi olmadığı kesin.

Sahte Miró vakası

Hem Miró Vakfı hem de torun Joan Punyet Miró, İstanbul’da geçtiğimiz aralık ayında Tophane-i Amire’de sahte Miró eserlerinin sergilenmesinin ve ardından apar topar kapatılarak hukuki sürecin yaşandığı vakadan pek hoşnut değil. Bu duruma çok da şaşkın değiller zira dünyanın pek çok yerinde önemli sanatçılar için sahte eserlerin ustaca üretildiğinin farkındalar. Bu yüzden Paris’te titizlikle çalışarak sahte eserlerin peşine düşen ofis uzun süredir faaliyette. Müzayedelerde, kişisel koleksiyonlarda ya da açılan sergilerdeki sahte eserlere karşı bu uzman ekip sürekli tetikte. Bu tatsız vakadan sonra gerçek Miró ile karşılaşmak sanatseverler için değerli bir tecrübe olacak.

Musa İğrek, Barselona
Zaman Gazetesi
8 Eylül 2014


Yorumlar