Etrafımızı kuşatan dijital çağda yavaşlık kelimesinin gittikçe rafa kalktığı ürkütücü zamanlardayız. Milan Kundera'nın deyişiyle ‘hız iblisi'ne teslim olan çağımız, “kendi anımsamak istemediğini bize anlatmak için hızını artırır; çünkü kendinden bıkmıştır; kendinden tiksinmektedir.” Bu hızlı ve telaşlı zamanlardan okuma eylemi de nasiplenmekte. Birçok metni baştan sona okumaya sabredemeyip üstünkörü bilgilerle yetinmek artık bir hayat tarzına dönüşmüş durumda. Teknolojinin kuşatmasına karşı İngiltere, Amerika, Kanada, İspanya ve Japonya gibi ülkelerde kitapseverlerin başlattığı yavaş okuma eylemi yayılırken, yavaş okuma ile ilgili kitaplar çoğalıyor. Yavaş okuma bir başka deyişle 'derin okuma' dijital çağın sunduğu hızlı alandan kurtulmaya davet ederken, okuru metin ile daha yakından bir ilişkiye davet ediyor.
Milan Kundera, yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasındaki gizli ilişkiden bahsettiği o benzersiz kitabı 'Yavaşlık'ta: "Bir şey hatırlamak isteyen kimse yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan kimse hızlanır." der. Kundera'nın bu sözlerini, okuma eylemi ile de ilişkilendirmek mümkün, zira dijital çağın sunduğu durmak bilmeyen hızın dayanılmaz cazibesiyle karşı karşıyayız. Dünyanın dört bir yanında 2014'ten beri faaliyette olan yavaş okuma eyleminin amacı Kundera'nın sözünü ettiği o yavaşlığı okumanın merkezine yerleştiriyor. Bunu gerçekleştiren okur, bu eyleme başlarken dikkatini dağıtan unsurları bertaraf edip (tüm elektronik cihazların kapalı tutulması) bir saatlik okuma gerçekleştiriyor. Meraklılar bir kitapçıda, kafede veya kütüphanede bir araya geliyor. Yavaş okuma eyleminde buluşanların kurduğu www.slowreadingco.com adlı site bu yavaş okuma kulüplerinden haberler vererek, herkesin kendi bulundukları mekânlarda böyle bir eylemi başlatmasını istiyor. Dijital teknolojinin hızlı ve üstünkörü okumayı teşvik ettiğini düşünen bu kitapseverler, yavaş okumayla bir nevi 'hız iblisi'ne karşı eyleme geçiyor. Bu eylemin kendilerine baş başa kalabilecekleri bir alan sunduğunu düşünen yavaş okuyucular, okumanın hazzını yaşadıklarını dile getiriyor.
Yavaş okuma herkesin sorunu
İnternet üzerinden kurulan sitelerin yanı sıra son dönemde yavaş okuma üzerine, tıpkı yavaşlığa övgü olan ‘yavaş şehir', ‘yavaş yemek' gibi pek çok kitap yayımlanıyor. Yavaş okuma konusunda uzun yıllardır kafa yoran akademisyen Lancelot R. Fletcher, yavaş okumanın kitapseverin metinle iletişime geçmesini ve yazarı daha iyi anlamasını kolaylaştırdığını belirtirken “Okur, yazılan metni anlamıyorsa bu yazarın değil, okurun suçudur” diyor. John Miedema, Slow Reading adlı kitabında ise okurun kitaptan yeterince fayda görmek, metinle olan ilişkisini artırmak ve yazarın düşüncelerine dahil olmak için yavaş okuması gerektiğini düşünüyor. Yavaş okuma konusunda çalışan uzmanlar ise sadece bilgisayardan okuma yapanların iletişim yeteneklerinin de gerilediği görüşünde.
Yavaş okumanın bireyler arasındaki (kitap ödünç alma ve verme) ilişkiyi artırdığını düşünen Miedama, basılı kitap zaman ve mekân açısından okura hatırda kalacak bir okuma deneyimi sunarken, kitabını bitirerek kütüphanesine yerleştiren okurun büyük bir haz ve mutluluk duyduğunu dile getiriyor. Bilim insanları, okumanın internetten değil kitaptan, gazetelerin de geleneksel baskılarından okunması gerektiğini dile getiriyor. Akademik çevreler de bu dijital çağda yavaş okumanın, sadece entelektüellerin değil, herkesin üzerinde durması gereken ortak bir sorun olarak görülmesi gerektiğini savunuyor.
Elektronik cihazlarla gerçekleştiren okumanın okura verdiği hazzın basılı kitaba göre daha az ve geçici bir deneyim olduğunu da düşünenler var. Zira bu cihazlar hızlı ve geçişken bir okuma sunuyor. Öte tarafta Alberto Manguel, okur olarak okuyuşumuzu yavaşlatabilme ya da hızlandırabilme hakkına sahip olduğumuzu anımsatır ve bir uyarıda bulunur: “Ne yaparsak yapalım, geçen zaman daima bir sayfanın çevrilmesiyle saat tutar. Sayfa bizim okumamızı kısıtlar, keser, uzatır, sansürler, yeniden biçimlendirir, tercüme eder. Baskı yapar, etkisizleştirir, köprü kurar, ayırır ve biz de bir gayret, bunları geri almaya çalışırız. Bu anlamda, okuma edimi okur ile sayfa arasında, metnin egemenliği üzerinde bir iktidar mücadelesidir. Genellikle kazanan sayfa olur.”
Dijital çağda 'hız iblisi'nin bize sunduğu değerler kadar elimizden aldıkları da yadsınamaz. Yavaş okuma eylemi bu hıza karşı durup bir an düşünme imkânı sunarken, Kundera haklı galiba... "Her şey çok hızlı geliştiğinde kimse hiçbir şeyden emin olamaz, kendisinden bile…”
Yorumlar
Yorum Gönder