Türkçenin büyük kayıplar yılı


Gülten Akın
2015 Türkçenin kayıplar yılı olarak edebiyat tarihine geçti. Yaşar Kemal, Gülten Akın, Tarık Dursun K., Oktay Akbal, Afet Ilgaz, Fikret Otyam, Başar Sabuncu, Sennur Sezer, Çetin Altan gibi pek çok ustayı kaybettik. Ali Çolak’ın tespitiyle, bu bir kuşağın yitip gidişi demek: “Bıraktıkları boşluk tarifsiz, çünkü eksilen sadece bir yazar, bir şair ve düşünür, onların gövdesi değil. Bir tavrı, bir değerler bütününü ve yaşama üslubunu yitiriyoruz. Bir yazarlık biçimi siliniyor gitgide kültür hayatımızdan. Bir daha asla Yaşar Kemal gibi cesur bir ses, Gülten Akın gibi bir incelikler ülkesi, Çetin Altan gibi ödünsüz bir demokrasi savunucusu ile karşılaşmayacağız.”

Cumhuriyet kuşağının ilk kadın yazarlarından biri olan ve 16 Ocak 2015’te yaşamını yitiren Afet Ilgaz (Muhteremoğlu) 2 Ocak 1937’de doğdu. Yazarlığa genç yaşta başladı. Hikâye ve yazıları İstanbul, Yücel, Varlık, Yeditepe ve Türk Dili gibi dergilerde yayımlandı. Rıfat Ilgaz ile evlendi. Kendi deyişiyle, özellikle politik olarak bir “dönüşüm” yaşadı. Yaşamının son yıllarına kadar çeşitli gazetelerde yazdı.

Yılın en büyük kayıplarından biri hiç kuşkusuz Yaşar Kemal’di. 6 Ekim 1923’te Adana’da doğan Yaşar Kemal (Kemal Sadık Göğceli), 28 Şubat 2015’te aramızdan ayrıldı. Şiir, öykü, roman, anı, röportaj, derleme, söyleşi, deneme, oyun, fıkra, makale ve senaryo gibi pek çok edebi türde eserler kaleme aldı. Hep Çukurova’yı anlattığı eserlerinde Türkiye’nin en güçlü kalemlerinden biri olarak tarihe geçti. Peki, romancılığa ne katmıştı? Yaşar Kemal şöyle cevap veriyor: “19. yüzyıl, romancılıkta altın çağdır. 19. yüzyıl romanı, müthiş verdi insan ilişkilerini. Doğayı bile dekor olarak kullandı, ama dehşet kullandı. Yalnız insanoğlunun ilişkileri doğa içinde sıkışmıştı. Oysa ne gökten yağdığı, ne yerden bittiğini gördüğü zaman, insan kendisine başka bir dünya kuruyor. İşte benim vermeye çalıştığım bu!”

Türk sinemasına ve tiyatrosuna birçok oyun, senaryo ve çeviri kazandıran Başar Sabuncu, 17 Haziran 2015’te hayata veda etti. 9 Eylül 1943’te doğan Sabuncu, uzun yıllar TRT’de çalışmış, İlyada, Don Kişot, Goriot Baba gibi eserlerin de aralarında olduğu çeşitli eserleri radyo için oyunlaştırmıştı. Sabuncu’nun Zengin Mutfağı ve Çıplak Vatandaş, Yolcu, Adak, Şalvar Davası, Kupa Kızı, Asılacak Kadın, Namuslu ve Kaldırım Serçesi gibi filmlerde imzası vardı.

Yazar, gazeteci ve ressam Fikret Otyam 9 Ağustos 2015’te yaşamını yitirdi. 19 Aralık 1926’da doğan Otyam, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan resim dersleri almış, çeşitli gazetelerde çalışmıştı. Daha sonra Topraksızlar adıyla kitaplaştırdığı röportajlarıyla dikkat çekti. Son dönemlerde daha çok resme yöneldi. Anadolu kadınlarına tablolarında yer veren Otyam, geride pek çok söyleşi ve gezi kitabı bıraktı.

Öykücü ve romancı yazarı Tarık Dursun K. (Kakınç) 11 Ağustos 2015’te aramızdan ayrıldı. 84 yıllık hayatı boyunca özgün kitaplar kaleme alan yazar, anlatım gücü ile edebiyatımızda ayrı bir yere sahip. 1967’de Yabanın Adamları ile 1985’te ise Ona Sevdiğimi Söyle ile iki kez Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görüldü. Usta öykücünün şu sözleri kayda değer: “Hikâye, anlatılmayı sevmez, onu sizin anlatı biçiminize bağımlı yapısını da elden bırakmadan yazmak gerekir. Yazarken de biçimlendirmek, yenilemek…”

Türk öykücülüğünün ustası Oktay Akbal da bu yıl aramızdan ayrılan yazarlardan. 28 Ağustos 2015’te vefat eden Akbal, yakın dönemin önemli tanıklarından biriydi. 20 Nisan 1923’te doğan yazar, edebiyatçı bir aileden geliyordu. Çeşitli gazetelerde yazarak yaşamını sürdüren Akbal’ın, şehir hayatına odaklanan öyküleri dikkat çeker. Duru Türkçesi ona 1959’da Berber Aynası ile Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandırmıştı. Selim İleri’nin deyişiyle, “Edebiyatımızın son büyük İstanbul yazarlarından biriydi.”

Şiirimizin önemli isimlerinden Sennur Sezer ise 7 Ekim 2015’te hayatını kaybetti. 12 Haziran 1943’te doğan şair, edebiyat dünyasında üretkenliği ile biliniyordu. Yazı hayatı boyunca edebiyatımıza önemli katkılarda bulundu. Kimi ansiklopedi ve antolojilerde büyük emeği vardı. Yunus Nadi Şiir Ödülü alan Kirlenmiş Kâğıtlar kitabında şöyle seslenir Sennur Sezer: “Birbirini açıklar mı sözcükler/ Yoksa ışıltısını mı yansıtır/ anlattığının/ Bir sözcük/ verin bana/ sıcaklığını taşısın kanın/ soğuyup pıhtılaşsın/ silinmesin/ anımsatsın.”

Şiirimizin bir başka kaybı ise 4 Kasım 2015’te Gülten Akın oldu. 23 Ocak 1933’te doğan şairin ilk kitabı Rüzgar Saati 1956’da yayımlandı. Avukatlık ve öğretmenlik yapan Akın’ın şiirleri çeşitli dillere çevrildi ve bestelendi. Şair 2004 TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçildi. 2006 Yunus Emre Şiir Ödülü’nü, 2008 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü, 2008’de ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Sanat Hizmet Ödülü’nü aldı. Akın, geride pek çok unutulmaz dize bıraktı.

Türk basını bu yıl iki önemli ismini yitirdi: Çetin Altan ve Hasan Pulur. Roman ve oyunlarının yanı sıra gazetelerde kaleme aldığı yazılarıyla üretken bir ömür geçiren Altan, 22 Ekim 2015’te vefat etti. Edebiyatçı-köşe yazarı kuşağının önemli temsilcilerinden olan Çetin Altan’ın demokrasiye inancı sonsuzdu. 29 Kasım 2015’te vefat eden ve birçok gazetede köşe yazarı olarak çalışan Hasan Pulur ise 1932 doğumluydu. Pulur, günlük hayata dokunan ve duru Türkçesiyle kaleme aldığı yazılarla, gazetelerde gittikçe azalan bir damarı temsil ediyordu.

2015 edebiyatımızdan usta isimlerin çekildiği bir yıl oldu. Stefan Zweig, Rilke’nin ölümünden sonra şöyle yazmıştı: “Bütün bu üzüntü sırasında tek avuntumuz, bizler onunla yaşadık, diyebilmek.” Evet, biz de Yaşar Kemal, Gülten Akın ve Oktay Akbal gibi ustalarla aynı devirde yaşadık… Tesellimiz bu.


Yorumlar