Kitap adlarında tıkanma yaşanıyor



Bir kitaptan okurun zihninde geriye kalan kitabın ismidir bazen. Metnin adının, hikaye kendisini ve yazarı unutturmaya varan sarsıcı bir gücü vardır zira okur kitabı ilk olarak adıyla karşılaşır ve tanışma başlar… Hem yazar hem de okur cephesinde bu derece önem taşıyan bu ad verme eylemi, sıkıntılıdır. Salah Birsel kitap adlarının fırdır olduğundan ve ele geçirdiğinizi sandığınız anda kaçıp gittiklerinden bahsederken, buna işaret eder. Günümüz yazarlarının bu kovalamacada zorlandıklarını söyleyebiliriz.

Son dönemlerde yayımlanan kitaplar isim sıkıntısı yaşıyor. Yazarlar bu çıkmazdan daha önce yayımlanmış kitapların adlarında ya biraz değişiklik yaparak ya da ünlü bir yazarın kitabından yola çıkarak kurtulmaya çalışıyor. Kimi zamanda birbirinden habersiz aynı adla yayımlanan kitaplar da var. Yeni yayımlanan eserlerdeki isimlerin birbirine benzerliği ve daha önce yayımlanan kitaplardan ödünç alınmaları günümüz edebiyatının yaşadığı isim kıtlığına işaret ediyor.

İspanyol yazar Javier Marías’a yakasındaki Shakespeare rozetinin sırrı sorulduğunda “Yazar olarak ünümün bir kısmı onun sayesinde gerçekleşti. Altı-yedi kitabının adını ondan ödünç aldım.” Marías’ın İngilizcede yeni yayımlanan kitabı “Thus Bad Begins” de Hamlet’ten alınma. Aslında Shakespeare’in eserleri pek çok ünlü yazarın kitabına ilhamdır. Edith Wharton’ın “The Glimpses of the Moon”, David Foster Wallace’ın “Infinite Jest” romanları ve Agatha Christie’nin pek çok kitabı… Julian Barnes’ın yeni yayımlanan kitabı “The Noise of Time” ise Rus şair ve denemeci Osip Mandelstam’ın ( 1891 – 1938) İngilizceye 1965’te çevrilen aynı adlı hatıralarından alıyor. Geçtiğimiz hafta dünyaya veda eden Harper Lee’nin son romanı “Go Set a Watchman” ise İncil’de geçiyor. Kimi eleştirmenler özellikle 'usta' yazarların kendinden önce yazılmış eserlerden kendi metinlerine isim vermeyi, edebi bir bağlantı kurma çabası olarak görüyor.

Para getiren isim benzerlikleri
Kitabın adının satışta önemli bir etken olduğu açık. Bunun farkında olan yazar ve yayıncılar okuru kendilerine çekmek için uzun bir uğraş sarfeder. Kimi ‘kurnaz’ yazarlar daha önce çok satan kitapların popülerliğinden faydalanmak için ona benzer isimler koyuyor veya kitabın isimleri bir şekilde benzeşiyor. Stephen King 2013’te yayımladığı Joyland adlı bir romanı da bu türden bir vakadır. Kitabın raflarda yerini almasının ardından, Emily Schultz’un 2006’da aynı adla yayımladığı e-kitabın satış rakamları bir anda artar zira okurlar King’in romanı zannederek Schultz’un kitabını satın alır. Genç yazar bu benzerlikten dolayı yüklü miktarda para kazanır.

Paula Hawkins’in dünyada en çok satan kitaplar arasında olan ve Türkçede ‘Trendeki Kız' adlı polisiye-gerilim romanı, aynı anda bir başka yazara da para kazandırdı. A. J. Waines'in ‘Trende Bir Kız' adıyla yayımladığı kitabı Hawkins'in romanı ile karıştıran pek çok okur oldu. Amazon'da kitap hakkında yapılan yorumlar karıştı ve “Hiç olmadığı kadar fazla para kazanıyorum.” diyen Waines'in romanı 30 binlik satış rakamına ulaştı.

Metnin temel taşlarından biri olan ismi, onu diğerlerinden ayıran önemli bir işarettir. Günümüz edebiyatının yaşadığı bu isim benzerliği kitaba ad vermede zorlanan yazarları ve gittikçe birbirine benzeyen kitapları işaret ediyor. Piyasada sahafta gördüğü bir kitaptan, televizyon kanallarında çokça izlenen bir diziden ya da bir şiirden ilham alanlar da söz konusu. Kitap adlarınının telif haklarına dahil olmaması, bu ‘ilham’ın sebeplerinden biri olarak da görülebilir. Ünlü yazarların kurduğu edebi akrabalık bir yana popüler yazarlarında satış gibi kaygıları ön plana çıkabiliyor. Bu süreçte yazarın ve yayıncının kendine çıkaracağı pek çok pay var. Metni tamamlayan bir unsur olan kitabın adını klasiklerden cımbızlamak veya daha önce yayımlanmış bir eserden alınmış olması ve benzerliği elbette yazarın tercihi fakat okurun elbette bunu sorgulamaya hakkı var.




Yorumlar