Mustafa Düzgünman: Ebru tükenmeyen bir hazinedir


"Aşk damla oldu tekneye aktı gönül/ Gül dala kondu maşuka sarktı gönül / Ebru bu dendi öd kitre dile geldi / Sular tutuştu rengarenk baktı gönül”... 'Ebruname' adlı şiirinde duygularını böyle anlatan Mustafa Düzgünman için Muin Nursen Eriş'in hazırladığı 'Mustafa Esat Düzgünman ve Ebru' adlı kitap, Düzgünman'a ve sanat anlayışına dair pek çok bilinmeyeni anlatıyor. Ebru, gönülden tekneye düşen renklerin ve ebruzenin aşk yolculuğudur. Sanatçı, İlahi güzelliğin sırrını teknesinde yaşar ve tekrarı olmayan eserini mutlak güzelliğe havale eder. Ebruzenin boyası topraktan, fırçası gül dalındandır. Talebe, bir ustanın rahlesinden geçip sanatı öğrenir, teknesinin başında renklerin diline tercüman olur. 

Ebruzenin teknesi sema meydanına benzer; boyalar tek tek tekneye damlar, sema eden dervişler gibi süzülür ve sonsuza ermek için can atar. Sanatın bu hallerinden nasiplenen Düzgünman, ebruda hezarfen Necmettin Okyay'ın hayrülhalefi ve Üsküdar ebru ekolünün nirengi noktalarından biri olmuştur. Kadim tarz ebruculuktan mücellitçiliğe, fotoğrafçılıktan tesbihçiliğe, şiirden musikiye kadar pek çok alanda iştigal eden ve talebeler yetiştiren Düzgünman, çiçekli ebrulara 'papatya ebrusu'nu da ekleyerek yelpazeyi genişletmiştir. Uzun müddet Aziz Mahmud Hüdayi Dergahı'nın türbedarlığını yapan, değişik makamlarda bestelediği yirmi kadar ilahisi olan Düzgünman, 1990 yılında vefat etmiştir. 

Muin Eriş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından yayınlanan kitabı hazırlama gayesini şöyle açıklıyor: 'Ebru sanatının son halkalarından Mustafa Düzgünman'ın mümtaz ahlakını, sanat haysiyetini, sanatını icra ederken, sanattaki İlahi lütfa işaretindeki zarafeti, gönülden ele, elden gönüle, gönülden göze hitabındaki hassasiyetini; dostlarının ve talebelerinin diliyle genç nesillere bir nebze anlatabilmek ve o manevi nakışlara dikkat çekebilmek.' Kitapta, kökeni Orta Asya'ya dayanan ebru sanatı, yapımında kullanılan malzemeler ve kullanıldığı yerler de anlatılıyor. Ebru sanatının tarihimizdeki yeri, tasavvuf, fizik-kimya-matematik ile ilişkisi ve Türk ebrucular silsilesi eserin diğer bölümleri. Kitabın ana gövdesini ise Mustafa Düzgünman'ın hayatı ve yaptığı ebru çeşitleri oluşturuyor. 

Ebru tükenmeyen bir hazinedir

Düzgünman, sonbahar ve ilkbaharda ebru yapmak için tekne kurar ve aşağı yukarı bir senede 6 ila 8 bin ebru yaparak hediye edermiş. Ebru sanatında modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman'ın sanat anlayışı kitapta şöyle geçiyor: "Ebru tükenmeyen bir hazinedir. Bu kendi kendine, kendi içindeki karakterini bozmadan zaten tekamül ediyor. Bunun haricinde modernizasyon diye bir şey olamaz; çünkü ecdat yadigarını tarihi, orijinalliği ve tabiiliği ile yaşatmaya mecburuz. Bu nihayeti olmayan bir renk cümbüşü; güzelliği tükenmiyor ki yeniden bir şeyler icat edilsin. Zamanımızda resme benzeyen bir ebru şekli sunuluyormuş. Bakıldığı zaman yağlıboya tablosu gibi duruyor. Biz buna Türk ebrusu diyemeyiz. Bu da bir sanattır; ama Türk ebrusu denemez.” Usta sanatçı, geleneklere o kadar bağlıdır ki Niyazi Sayın'ın talebelik yıllarında sanatta yeni arayışlara girmesi aralarında on üç yıl süren bir dargınlık yaşanmasına sebep olur. 

Yapı Kredi Bankası'nda 1967'de açtığı sergi, Düzgünman'ın hayatında bir dönüm noktası olur. O dönemden sonra yeni doğan kızlara 'Ebru' ismi verilmeye başlanır ve ebru sanatına ilgi gittikçe artar. Çeşitli koleksiyonlardan derlenmiş şaldan battala, laleden karanfile, hatipten sümbüle pek çok ebru çeşidini kitapta görmek mümkün. Dostlarından Ahmed Yüksel Özemre, Niyazi Sayın, Uğur Derman'ın Düzgünman hakkındaki görüşlerine yer veren kitap, bunu talebeleri Fuat Başar, Alparslan Babaoğlu, Sabri Mandıracı ve Seyhan Aytaç'ın düşünceleri ve hocalarından öğrendikleri ebru çeşitleriyle zenginleştiriyor. 

Uğur Derman, kitapta Düzgünman'ın 1967'de ebru ile ilgili dokümanter bir film çektiğini ve bu belgeselin uzun zaman sinemalarda filmlerden önce gösterildiğini anlatıyor. Acaba Düzgünman, yıllar sonra, geleneksel sanatları beyazperdeye aktarmaya çalışan yönetmen Derviş Zaim'in 'Filler ve Çimen' ile 'Cenneti Beklerken' filmlerinde ebr? ve minyatür sanatını konu alarak seçeceğini düşünmüş müdür?

Son bölümde ise M. Nuri Yardım'ın Düzgünman ile yaptığı ebru sanatıyla ilgili röportaj yer alıyor. Geleneğin izinde ebru çeşitleriyle bezenen kitap, meraklısı için bir başucu kitabı niteliğinde. (0 212 317 77 00) 











Musa İğrek 18 Nisan 2007, Çarşamba

Yorumlar