İngiliz şair ve yazar, Profesör David Harsent programın ilk konuğuydu. Programda, şiiri bir öyküye dönüştürmesi istendiğinde, ortaya nasıl bir şey çıkacağından emin olmadığını dile getiren Harsent, 2014 TS Eliot en iyi şiir antoloji ödülüne layık görülen kitabından ‘A Dream Book' adlı şiirini öyküye dönüştürdü. Bu süreci şairin kendisinden dinleyelim: “Şiir sıkıştırılabilen bir dil, bir enerji, rüzgârdaki dalgalar gibi. Şiirimi düzyazıya çevirmek Çin işi kâğıt çiçekleri suya bırakmak gibiydi. Öykü genişledikçe, söylemek istediğimden daha da uzamaya başladı. Tasarlamadığım bir şey oldu. Sözcük dağarcığımdan bir gedik açıldı ve kelimeler bir anda ellerime düştü.” Programın ikinci konuğu olan şair Jacob Polley ise, ‘The Remedy' şiirini “A Potion” adlı öyküye dönüştürmüş. Bu fikrin bir hayli ilgi çektiğini dile getiren Polley, her iki metnin ayrı birer üretim olarak görülmesi gerektiğini anlatıyor.
Şiir gibi bir öykü
Son dönemde bu dönüştürmeye, Endonezya'nın önde gelen şairlerinden Sapardi Djoko Damono (1940) da katıldı. Damono, Haziran Yağmuru adlı şiirini altı ayda bir romana dönüştürmüş. Daha önce kimi şiirlerini öykülere çevirdiğini dile getiren şair, ilk kez şiirini romana dönüştürdüğünü belirtiyor. Bu dönüştürmelerde, öyküde ve romanda tıpkı Tanpınar'ın işaret ettiği o sesi yakalamak mümkün. Öte taraftan, Türk ve dünya edebiyatında örnekleri bulunan manzum roman (verse novel) son yıllarda yayın dünyasında yaygın bir tür olarak dikkat çekiyordu. İngiltere'nin saygın edebiyat ödüllerinden Desmond Elliot İlk Roman Ödülü 2013'te böyle bir romana verilmişti. Genç yazarların ve yayınevlerinin manzum romana dönüşünün sebepleri arasında Twitter yazarlığının etkisi gösteriliyordu. Virginia Woolf'un Dalgalar adlı eseri anılması gereken romanlardan. Woolf bu kitapla, başka yazarların göze alamayacağı bir işe girişir ve eseri, Mina Urgan'ın deyişiyle, ‘hem düzyazıyla kaleme alınacak, hem de şiir olacaktı; hem roman olacaktı, hem de tiyatro oyunu...”
Bu gelişmeler, akla eleştirmen René Wellek'in “Zamanımızın hemen hemen bütün yazarları için tür farklılıklarının bir önemi kalmamıştır. Sınırlar sürekli ihlâl edilmekte, türler birleştirilmekte ya da iç içe geçmekte, eski türler atılmakta ya da dönüştürülmekte, yeni türler oluşturulmaktadır.” sözlerini akla getiriyor. Ülkemizde böyle dönüştürme vakalarıyla çok karşılaşmasak da, Behçet Necatigil, radyo oyunlarını şiire daha yakın bulduğu için bu türden üretim yaptığını aktarır. Orhan Kemal'in de romanlarını oyuna dönüştürdüğünü hatırlatalım. Fakat yazarın bir türde yazarken ilerde yazacağı başka bir tür hakkında düşünmemeye gayret etmesi Stephen King'in deyişiyle, “yolda başka kadınlara bakmamaya çalışan evli adamlar” gibi kararlı bir tutumdur. Yazarların bu çabası, Puşkin'in, arkadaşına yazdığı bir mektupta Eugene Onegin adlı eseri için ‘bir roman değil ama şiir gibi bir roman' tanımlamasından hareketle, ortaya şiir gibi bir öykü çıkarıyor.
Musa İğrek, Londra
Zaman Gazetesi
15 July 2015
Comments
Post a comment