Pera Müzesi yaza kadar iki büyük sergiye ev sahipliği yapacak. Müzede Fransız sanatçı Jacques Villeglé ve Burhan Doğançay'ın 'Kolaj-Dekolaj'ı ile Fransız sanatçı Joan Miró'nun 'Baskılar, Tablolar ve Heykeller'i sanatseverleri bekliyor.
Duvarlar hiç bu kadar övülmedi
Victor Hugo bir şiirinde 'konuşan fısıldayan duvarlar' derken hiç de haksız değilmiş. Pera Müzesi'nde açılan Burhan Doğançay ve Fransız sanatçı Jacques Villeglé'den 'Kolaj-Dekolaj' adlı sergide duvarlar adeta dile gelmiş, kendi öykülerini anlatıyor. Müzede dün gerçekleştirilen tanıtım toplantısına M. Özalp Birol, Jacques Villeglé ve Burhan Doğançay katıldı. Her iki sanatçı da böylesine renkli bir karşılaşmadan ötürü epey mutluydu. İki usta sanatçı, hayatımızda çoğu zaman dikkat etmediğimiz duvarlara övgüler yağdırıyordu. Kısaca hatırlatalım kolaj; basılı, çizili, fotografik her türlü malzemeyi yeni bir kompozisyonda birleştirme, dekolaj ise afişlerin ya da resimli tabakaların üst üste konup kimilerinin yırtılması anlamına geliyor. Doğançay kolaj, Villeglé ise dekolaj tekniğiyle çalışıyor. İki farklı tekniğin bir sergide buluşması gece ile gündüzün birbirini tamamlamasını andırıyordu.
Sanatçıların şahsi koleksiyonlarından, Avusturya Museum Moderner Kunst'tan ve özel koleksiyonlardan bir araya getirilen ve 41 eserden oluşan sergi, 1960'lardan itibaren uluslararası sanat ortamında etkinlik gösteren iki ustanın benzerliklerini ve farklılıklarını açığa çıkarmayı hedefliyor. Serginin küratörü Philippe Piguet, bu buluşmanın ustaları hakkında "Doğançay'ın sanatının özgünlüğü, gerçeğin kendisine en beklenmedik durumları sunmasına özgürce izin vermesinden ileri gelir. Sanatçı çalışırken hiçbir şekilde koşullanmadan, dış dünyanın kendisine vereceği şeyleri yakalamaya çabalar. Tarzı, 'Ben aramam, bulurum' diyen Picasso'nunkine yakındır. Doğançay için kolaj neyse Villeglé için de dekolaj odur. Sanatçı dekolajı köktenci ve ödün vermez biçimde kullanır. Elli yıldan fazla süredir kent duvarlarının kabuğuna sahip çıkmaktadır o." diyor. İki usta sanatçının eserlerini görmek için 13 Temmuz'a kadar yolunuzu Pera Müzesi'ne düşürebilirsiniz.
Şiirleri resimleştiren, resimleri şiirleştiren Miró, İstanbul'da
Pera Müzesi'ndeki 'Kolaj-Dekolaj' sergisine 'Joan Miró: Maeght Koleksiyonu'ndan Baskılar, Tablolar ve Heykeller' adlı sergi kardeşlik ediyor. Küratörlüğünü Maeght Ailesi'nin üçüncü kuşak temsilcisi ve çocukluğunun önemli bir bölümünü sanatçı ile paylaşmış Yoyo Maeght'ın yaptığı sergi, İspanyol sanatçı Joan Miró'nun (1893-1983) II. Dünya Savaşı sonrasını yansıtan coşkulu, sevinçli renklerinin yanı sıra uzun süren hoş bir dostluğun izlerini sunuyor. Miró'nun baskı, resim ve heykellerinden oluşan 120 eserlik sergide sanatçının İstanbul'da Defile (Défilé de mannequins à Istanbul) adlı eseri dikkat çekiyor. Sergi Fransa'nın çağdaş sanat alanındaki ilk özel vakfı olan Maeght Vakfı'yla işbirliğiyle, Maeght Koleksiyonu'ndan seçme eserlerden derlenmiş.
Genel olarak canlı renkler, çizgiler ve dairelerle çocuksu-mizahi bir anlatımı olan Miró'nun eserleri, anasır-ı erba dediğimiz toprak, ateş, su ve hava ile sıkı sıkıya ilişkili. Aynı zamanda usta bir seramikçi, heykeltıraş ve gravür sanatçısı olarak da zihinlerde yer eden Joan Miró, edebiyat ve edebiyatçılarla da yakından ilişkiliydi. Char, Prévert, Eluard, Leiris gibi ustaların pek çok eserini resimleyen Miró, "şiirleri resimleştiren, resimleri şiirleştiren" sanatçı olarak anılıyor. Sözü Fransız şair Paul Eluard'a verince Mirò daha iyi anlaşılacaktır kuşkusuz. "İlk sabah, son sabah, dünya başlar. Titrek yaşamı, değişimi betimlemek için insanlardan uzaklaşıp kapanacak mıyım kendi içime? Sözcükler takılıyor aklıma, dışarı çıkmak, benimle konuşan, beni gören, dinleyen ve Miró'nun ezelden beri en saydam başkalaşımlarını yansıttığı o suçsuz dünyanın merkezine gitmek istiyorum." Mirò'nun zengin, çok renkli ve sıra dışı dünyası 13 Ağustos'a kadar görülebilir.
Musa İğrek, İstanbul Zaman Gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder