Şairin Diyarbakır güzellemesi


Şehirlerin öyküsü biraz da insanın kendi hikâyesidir. Hele kadim bir şehrin peşindeyseniz, tarihin belleğinin en ücra köşelerine uzanmanız gerekir. Nefesinde medeniyet taşıyan bir kentin her zerresi, büyük bir dünyaya davet eder insanı. Tanpınar'ın Beş Şehir'i, Italo Calvino'nun Görünmez Kentler'i hep o sırrın ardına düşmüştür. "Şehirlerin göksel kaderine inananlar, o kaderin gökyüzünden göründüğünü bilirler. Diyarbakır, gökyüzünden Anadolu'nun bağrında bir kalp gibi görünür. Bir kalp gibi yoğun ve hayati olduğunu hissettirir." cümlesiyle açılıyor, şair Bejan Matur'un Diyarbakır'ı anlattığı kitap. Sezai Karakoç, Diyarbakır için 'sanki ruhumun şehriydi' der. Matur da bu sözün her bir harfine tutunmuş, nefesinde medeniyet taşıyan bir kentin izini sürüyor.

"Doğunun Kapısı Diyarbakır" adını taşıyan fotoğraflı albümü, Diyarbakır Kültür Sanat Vakfı yayımladı. Editörlüğünü Fidel Balta'nın yaptığı kitaptaki fotoğraflar, Murat Düzyol ve Halil Kayır'ın imzasını taşıyor. 15 bin fotoğraftan seçilen 110 kare, kitaptaki metinler kadar lirik. Diyarbakır tarihini şiirsel bir dille anlatan Matur, şiirin ve fotoğrafın birlikteliğiyle bir şehri derin uykusundan uyandırıyor. Kitaptaki şiirsel metinleri okurken, bir şairin kendini bir şehre ne kadar ait hissettiğini görüyorsunuz. Bejan Matur, bu tutkuyu 'eskiye olan merakım' diye yorumlasa da Diyarbakır'ın içine çektiği bu büyü, daha öte manaların kıyısında dolanıyor. Matur, santralistanbul'da önceki gün gerçekleştirilen kitap tanıtım gecesinde "Diyarbakır'ı sadece İstanbul'a benzetebilirim" diyordu. Tanpınar, Huzur'da "İstanbul'u tanımadıkça, kendinizi bulamazsınız." der. Matur da 'ayın göğünden hiç eksilmediği' Diyarbakır'da kendini bulmaya çalışıyor.

"BÜTÜN ŞEHİRLER DİYARBAKIR'DIR"

Matur'un Diyarbakır kitabını okuyanlar, Marco Polo'nun "Bütün şehirler, Venedik'tir." sözünü, "Bütün şehirler Diyarbakır'dır" diye söyleyebilir pekala. Şair, kendi ruhunu eritip şehrin dokularına serpiştirmiş. Surların, camilerin, taşların, türbelerin, kiliselerin, gökyüzünün, suyun, güneşin, dağın, evlerin ve insanların aynasında Diyarbakır'ın binbir yüzü kendini gösteriyor.

Matur, bu yolculukta pek çok kitap karıştırmış. Diyarbakır'a yazılmış eserlerin gölgesinde gezinirken Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Arif ve Sezai Karakoç gibi Diyarbakırlı şairlerle yol arkadaşlığı yapmış. Matur'un, "İbrahim'in Beni Terk Etmesi" adlı şiir kitabındaki soluk, Doğunun Kapısı Diyarbakır'da da kendini ele veriyor. Şair, o koca kentten küçücük ayrıntılar devşirmiş. 'Dünyadaki her şeyden daha siyah olan' bir şehrin aydınlığını kelimelerle ifşa etmeye çalışmış. 'Allah'a giden yolların başlangıcı sayılan Dicle'nin' serin suları sararken dört bir yanınızı, efsaneler, mitolojiler, rivayetler, bir masaldan kopup gelen ışıltılı rüyalarla bir şehrin kalbine inmeye çalışıyorsunuz.

"Şehrin kapıları varsa, kapılarını kime açacağını bilir." diyen Matur'a Diyarbakır, tüm cömertliğini sunmuş. 'Muhammedî bir gül, şehirde bir çocuğun rüyasını başlatır' iken kelimeler arasına serpişmiş bir rüya ülkesi ses veriyor. Bir caminin pervazlarına, bir çininin maviliğine, bir kubbenin sedasına karışıyor her şey. Gezginlerin, yabancıların nazarı dokunuyor bazen. Hayretler, hayranlıklar beliriyor. Bu gidiş-gelişler Diyarbakır'ın surlarına takılıp kitapta bir ses oluyor.

Urartular, Medler, Sasaniler, Bizanslılar, Romalılar, Eyyubiler, Abbasiler, Selçuklular... Diyarbakır'a dair hayal kuranlar, rüyası yarım kalanlar, hepsi bir arzunun peşinde, şehrin kendisinde okura kapı aralıyor. Harflerin ve hayvanların taşa işlenmiş figürlerinin kardeşliği, şehrin kapılarını zorlayan sahabelerin gölgesini-ışığını barındıran bir şehrin eli değiyor. Bejan Matur, şehrin her zerresini tarif etmenin imkansızlığı ve mümkünlüğü arasında gidip geliyor. Kavafis, 'bu şehir arkandan gelecektir' derken ne kadar haklıydı. Bir şehre olan tutku her zaman bir gölge gibi takip edecektir sahibini. Ve onu alıp Diyarbakır gibi bir kentin kıyısına bırakacaktır. 

Yorumlar