Derdini seven bir gönül insanı


Hafif tozlu ayakkabısı, yakası takım elbisesinin omuzlarından sarkan beyaz gömleği, başındaki kasketi... On altı yaşında bir delikanlının bakışından öte derin ışıltılar saçan gözleri... İki saksının arasına dikilmiş poz veren bu genç, sanki Cahit Zarifoğlu'nun 'Kalbin çıkarı yücelerden olur' sözünü fısıldıyor. Yıllar yılı sürecek bir davanın ağırlığı, daha o yaşta gelip omuzlarına yerleşmiş, kendini ele veriyor. Siyah beyaz bu fotoğraf karesinin hemen altına ise şu not düşülmüş: "Bir gün felek yok ederse bedenimi, ebedi size hatıradır, saklayın resmimi." O fotoğrafın çekilmesinden 61 yıl sonra, derdini ve çilesini sevmiş bir düşünce ve gönül adamı olarak hâlâ aynı coşkunun sahibi, Hekimoğlu İsmail ya da gerçek adıyla Ömer Okçu. 

Onu en çok Minyeli Abdullah'ın yazarı olarak sevdik. Önceki gün, ıhlamur kokulu bir Fatih akşamında, Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde toplanan her yaştan seveni ve okuru, bu sevginin yıllar yılı nasıl katmerleştiğinin deliliydi. Salona asılan fotoğrafındaki ışıltı, o siyah beyaz fotoğraftaki ile aynıydı. Sevenleri, 'Bir Gönül İnsanı Hekimoğlu İsmail' başlıklı programa heyecanla gelmişlerdi. Hekimoğlu'nu da günler öncesinden çocuksu bir heyecan sarıp sarmalamış, hatta "Böyle bir programa ne hacet, bunlar öldükten sonra yapılır." demiş. Doktoru heyecanı kaldıramayacağı için onu bu vefa gecesinden uzak kıldı. Tevazuuyla zihinlerde yer eden bu dava adamı da belki bunu içten içe istiyordu. 

'ÇİLE HAMALLIĞINI TERCİH ETTİ 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından düzenlenen toplantıya Hekimoğlu İsmail'in uzun yıllar birlikte hizmet ettiği dostları ve okuyucuları katıldı. Salonun girişinde Hekimoğlu'nun derin dünyasını ele veren özel eşyaları, defterleri, kimlikleri, mektupları ve fotoğrafları sergileniyordu. Yaklaşık üç saat süren program boyunca herkes eğilip kendi içindeki Hekimoğlu İsmail ile söyleşiyordu sanki. Belgesel gösterimiyle başlayan programın açış konuşmasını Kültür AŞ Genel Müdürü Nevzat Bayhan yaptı. Bayhan, bu velut kalemi anlatmanın zorluğuna dikkat çekti. Ardından Hüseyin Öztürk'ün yönettiği açık oturumda Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile yazarlar Ahmet Günbay Yıldız, Recep Şükrü Apuhan ve Hüseyin Yılmaz, Hekimoğlu'nu anlattı. 

Hekimoğlu İsmail deyince aklına ilk 'samimiyet'in geldiğini söyleyen Ekrem Dumanlı "O sadece yazmaz, yazdıklarını yaşar; sadece konuşmaz, konuştuklarını temsil eder. Bu ülkenin fikir namusuna, düşünce haysiyetine ihtiyaç duyduğu bir dönemde özü sözü bir olan, inandığı gibi yaşayan, yaşadığını yazan bir insandır." dedi. Herkes bu sözlerde hemfikirdi. Yıllarca mücadelesini verdiği davadan bir an olsun uzak kalmayan Hekimoğlu, yaşadığı badireler karşısında hep dimdik ayaktaydı. Türkiye'nin dört bir yanında yağmur çamur demeden verdiği 'Ölüler Nasıl Diriliyor' başlıklı konferanslarla bir neslin yetişmesine vesile olmuştu. Yargılanmalar, hapisler, çileler... Bu manada Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti halkasına dâhildi. Darılmayı, öfkelenmeyi bilmeyen bir adamdı. 

Ahmet Şahin, Hekimoğlu'nun ne kadar ihlâslı bir hayat yaşadığını anlatırken, onunla geçen 40 sene boyunca hâlâ aynı heyecan ile dolu olduğunu ifade etti. Ahmet Günbay Yıldız, çile hamallığını tercih ettiğini, M. Nuri Yardım ise hayatı ve fikirleriyle onun Mehmet Akif'e ve Ahmet Mithat Efendi'ye benzediğini söyledi. Program boyunca Yücel Çakmaklı, Vehbi Vakkasoğlu, Yavuz Bahadıroğlu, Cemal Uşak, Ali Erkan Kavaklı, Can Alpgüvenç Hekimoğlu İsmail'le ilgili hatıralarını anlattı, onun varlığına tutundu. Çakmaklı, üçüncü bölümü yarım kalan Minyeli Abdullah'ı tamamlamak istediğini söyledi. Salonda pek çok kimsenin hatırası vardı Hekimoğlu ile; ama vakit sınırlıydı. 

Konuşmaların ardından hastalığı nedeniyle programa katılamayan yazarın plaketi, yakın dostu Ahmet Günbay Yıldız'a verildi. Dün ise 'Hekimoğlu İsmail sevenlerinden dua bekliyor' diye bir haber geldi. Umulur ki okurları ve sevenleri onun 2002'de geçirdiği hastalık vaktindeki gibi yine yanında olurlar... 

Yorumlar