İslam sanatlarını keşfetmenin vakti

Safevi işi 17. yüzyıl ahşap bir kapının alınlığında "Kapıcı, bu kapının sahibine mutluluk kapısını aç" diye yazıyor. Belki bir saraya, belki bir dergâhın sessiz köşesine açılan bu kapı, İslam sanatlarının hem estetiğini hem de derinliğini ele veriyor. Öte tarafta kitapsever bir müzik ve kitap sanatları hamisi Sultan II. Selim'in, Nigari mahlaslı Haydar Reis'e yaptırılan minyatürü. Zengin kürk astarlı, zer işlemeli cübbe giymiş gürbüz sultanın heybetine diyecek bir şey yok. Gözlerinizi daha irice açtığınızda ise sultanın arkasındaki incecik pencerelerin camlarında iki minik yazı içine çekiyor. Birinde "sultan", ötekinde ise kitap kurtlarına karşı bir dua olan "Ya kebikeç". Bu inceliğin karşısında susmakla yetiniyorsunuz. Yüzünüzü nereye çevirirseniz İslam sanatlarından örnekler görebileceğiniz bu şehirde "İslam sanatlarını keşfetmenin vaktidir" cümlesi biraz garip gelebilir. Lakin söz konusu sergi bu gözü kapalı bakışı tümden yok edecek cinsten.

Daha önce Londra, Paris, Madrid, Barcelona, Berlin, Lizbon gibi kentleri dolaşan Ağa Han Müzesi Hazineleri sergisi hem sunum hem de içeriğiyle İslam sanatlarına olan bakışı daha derinlere çekiyor. Küratör Benoit Junod sergi hakkında 'iddialı' cümleler sarf etmişti. Gönül rahatlığıyla 'Junod haklı çıktı' diyebiliriz. Zira etkileyici bir sergi var karşımızda. Sabancı Müzesi'nde açılan sergi, İslam sanatının Endonezya'dan Sicilya'ya, Endülüs'ten Çin'e uzanan farklı coğrafyalardaki yansımalarını gösteriyor. Sergideki minyatürler, el yazmaları, maden ve seramik üzerine işlemeler, yazı takımları ve dokumalar birer hazine niteliğinde.

Sabancı Müzesi ve Ağa Han Kültür Vakfı'nın işbirliğiyle düzenlenen serginin tanıtımı dün müzede gerçekleştirildi. Serginin, İslam sanatının Avrupa'dan Çin'e ulaşan bir coğrafyasını gözler önüne serdiğini söyleyen Nazan Ölçer şöyle devam etti: "Serginin, zaman zaman unuttuğumuz hoşgörü ve karşılıklı anlayış hislerini tazeleyeceğini umuyoruz." Ağa Han Kültür Vakfı Genel Müdür Luis Monreal ise "Sergide, çok parlak başyapıtların bir kısmını göreceksiniz. İstanbul için koleksiyondan seçilen eserler şimdiye kadarki en iyi sergiyi oluşturuyor. Katalog da en iyisi.'' dedi.

Sergideki eserler öyle her yerde kolayca göreceğiniz cinsten değil. Serginin büyük bir kısmını kitap ve hat sanatları eserleri oluşturuyor. Sergide 'Efsane İstanbul' sergisini kurgulayan mimar Boris Micka'nın 'teknolojik' dokunuşlarını hemen hissediyorsunuz. Sergi kurgusu, sanatseverlere farklı bir deneyim yaşatıyor. Ziyaretçiyi interaktif bir alana davet eden sergide, dokunmatik ekranlar yardımıyla İranlı şair Nizami'nin Hamse'sini, Hüseyin el-Vaiz el Kaşif'in masal derlemesini, Firdevsi'nin Şehname'sinin 1492 ile 1654 tarihli nüshalarını ekranlardan Farsça, Türkçe ve İngilizce okuyabiliyorsunuz.

Bunun yanı sıra, kenarları ince ince tezhiplenmiş usta hattatlara ait Kur'an-ı Kerim'ler ve 17. yy'da yapılmış minyatür ebrular dikkati çekiyor. Aslında sergideki her eserin dinlenecek bir hikayesi var. Onları tek tek anlatmak mümkün değil elbette. İyisi mi 27 Şubat 2011'e kadar sürecek sergiye, yolu düşürmek. Öyle ki, hemen yanı başımızdaki İslam sanatları hazinemiz, gözümüzde daha da değerlenecektir.

Musa İğrek, İstanbul

Zaman Gazetesi

05/11/2010

Yorumlar