Hibrid yazarlar daha çok kazanıyor


Nobel ödüllü yazar Doris Lessing, “Bensiz edebiyat sanayii var olamaz” dediğinde hiç de haksız değildi. Yayıncılar, ajanlar, muhasebeciler, edebiyat bölümleri, profesörler, tezler, eleştiri kitapları, editörler ve tasarımcılara kadar hepsi “küçümsenen ve en az ücret verilen kişi” sayesinde hayatını devam ettirmekte. Fakat bu ‘kişi'nin değişen ekonomik şartlar, yeni yayıncılık anlayışı ve yayınevlerinin çok satan yazarlara tutkusu karşısında yaşadığı zorluklar giderek artıyor. Yazarlar çeşitli tanımlarla anılırken, kitaplarından kazandıkları da değişiyor. Bu yeni üç yazar tipini kısaca hatırlarsak… Eserinin yazılı, sesli, görüntülü ve e-kitap olarak tüm haklarını yayınevine devreden geleceksel yayıncılığı tercih eden yazar; kitaplarının bütün haklarını kendinde tutarak alternatif yayıncılığın, bir başka deyişle bilgisayar programları, online siteler sayesinde kitabın dizgisinden kapağına, redaksiyonundan dağıtımına her alanda söz sahibi olan yazar ve kitaplarını hem geleneksel hem de bireysel yöntemle yayımlayan ‘hibrid' yazar.

Yayıncılık stratejileri konusunda çalışmalar yapan Digital Book World, geçtiğimiz hafta yeni bir rapor yayımladı. Araştırmaya göre geleneksel yayıncılığı tercih eden yazarlar daha az kazanmaya başlarken, hibrid yazarların kitaplarından elde ettiği gelir artmış durumda. Rakamlara göre geleneksel yayıncılığı tercih eden yazar yılda 3,000 - 4,999 dolar; bireysel yazar 500 - 999 dolar; hibrid yazar ise 7,500 - 9,999 dolar kazanıyor. Araştırmaya katılan yazarların yarısı yazarak elde ettikleri gelirden memnun olmadıklarını dile getirirken, geleneksel yayıncılığı tercih edenlerin yarısı bir sonraki kitabını yine yayınevinden yayımlayacağını belirtiyor.

Raporu hazırlayan Amerika'daki Queens Koleji'nde sosyoloji profesörü Dana Beth Weinberg bireysel yayıncılığı tercih eden yazarların risk almayı seçtiklerini, geleneksel yayıncılığı tercih eden yazarların ise kitabın tüm haklarını yayınevine devrederek muhtemel bir sıkıntıdan geri durduklarını dile getiriyor. Yazar için maddi telaşın entelektüel üretimi olumsuz etkilediğini söyleyen Winberg, yayıncılık sektöründe hibrid yazarların daha da artacağı görüşünde. Rakamlar önceki yıllara göre büyük bir düşüşü işaret ediyor. Kitaplarının okura ulaşmasında farklı yayıncılık modelini tercih eden ve 1879 kişinin katıldığı raporun yazar dağılımı ise şöyle: %56 bağımsız, %13 geleneksel ve %31 hibrid.

SADECE YAZARAK GEÇİNMENİN ZORLUĞU

Raporda yayıncılık dünyasında kendine daha fazla yer edinen ve her iki yayıncılık anlayışının imkânlarını kullanarak kitaplar üreten hibrid yazarlar, kitabı okura ulaştırma tekniğini ve kitlelerini genişletme metotlarını yayınevinden çok daha iyi şekilde üstleniyor. Hatta kendi okurlarını yayınevinden daha iyi tanıyor denilebilir. Kimi ünlü yazarlar uzun yıllara dayanan geleneksel yayıncılığın ardından edindikleri okur kitlesini, bireysel yayıncılığa taşıyarak yeni imkânlar kazanıyor. Hibrid yazarlar arasında her iki yayıncılık anlayışını kullanarak çok satanlar listesine girenlerin olduğunu hatırlatalım. Bu yazarların yayıncılık dünyasında artarak, kendilerine daha özgür bir alan açtıkları yayın dünyasının kabul ettiği bir gerçek.

Sadece yazarak geçinmenin gittikçe daha zorlu bir hal aldığını söylemek zor değil. Yazarın maddi sıkıntıyla imtihanını en iyi anlatan örnek olarak, yakın zamanda İngiltere'nin en saygın edebiyat ödülü Man Booker'ın geçtiğimiz yılki sahibi, Avustralyalı yazar Richard Flanagan edebiyat dünyasına yansımıştı. The Narrow Road to the Deep North isimli romanıyla bu ödüle layık görülen yazara 50 bin sterlin para ödülü verilmişti. Flanagan, bu yüksek miktardaki ödülü almadan önce, kömür madeninde çalışmaya hazırlandığını dile getirmiş ve yalnızca kitap yazarak geçinmenin gittikçe daha da zorlaştığı bir çağa girdiğimize dikkati çekmişti.

Öte tarafta ise tümüyle “yazmaya ve okumaya odaklı bir yaşam benim için çok sıkıcı” olurdu diyen Cemil Kavukçu var. Usta yazar, jeofizik mühendisi olarak MTA'da çalıştığı dönemde öykülerinin çoğunu şantiyelerde yazdığını dile getirir: “İş yaşamının tekdüzeliğini ve boşluğunu okuyup yazarak doldururken, kurgu dünyasının getirdiği içedönüklüğü ise çalışma ortamının hayhuyuyla giderdim. İkisi birbirini hem dengeliyor hem de besliyordu.” Raporun rakamları yazarların maişet derdiyle daha da zorlu günler yaşayacağını özetlerken, sadece yazarak geçinmenin de güçleştiğini de iyi özetliyor.

Musa İğrek, Londra
Zaman Gazetesi
31 Ocak 2015



Yorumlar