Yazarın okura karşı sorumluluğu değişiyor mu?


Photo by Christin Hume on Unsplash

Elias Canetti, sorumluluk duyan birinin yazar olabileceğini söyler ve “Her şeyden önce yazara düşen, kendi iç dünyasında sürekli genişleyen bir yer açmaktır.” der. Sosyal medyanın hayatımızı daha çok işgal etmesiyle okurun ve yazarın sorumlulukları Canetti'nin sözünü ettiği ‘yer açmayı' daha da zorunlu hale getiriyor. Twitter, Facebook ve Instagram gibi mecralarda yazarla iletişime geçmeyi bekleyen yeni nesil okurların yanı sıra bu alanın dışında kalmayı tercih edip klasik iletişim yolunu (imza ve söyleşi günlerinde buluşma) seçen okurlar var. Bunların ötesinde yazarın sadece yazdıklarıyla konuşmayı seçenleri de anmak gerekir. Dijital çağın, günümüz yazarından gittikçe artan talebi, pek çok yazarı yorgun düşürse de okurun beklentileri de karşılanmayı bekliyor.

İngiliz romancı Joanne Harris, geçtiğimiz hafta Manchester'da düzenlenen edebiyat festivalinde bu konuya değinen dikkat çekici bir açıklama yaptı. Yazarın ‘sevgili okur'a hitap eden 12 maddelik manifestosu İngiliz yazarlar arasında yeni bir tartışmayı da başlattı. Dijital çağda yazarın okura olan sorumluluğuna dikkat çeken metinde Harris, sosyal medyanın insanları, yazarın okur tarafından sürekli erişilebilir olması gerektiği düşüncesine ittiğini düşünüyor. Harris'in bu açıklamasından sonra Colm Tóibín gibi kimi yazarlar ise tek sorumluluklarının kelimelere karşı olduğunu dile getirerek, okurun beklentilerine cevap vermek gibi bir görevlerinin olmadığını ifade etti.

Joanne Harris'in 12 maddelik manifestosunda şu sözler dikkat çekiyor: “Bunu benden isteseniz bile, çok satmamaya söz veriyorum”; “Okurlarıma borçlu olduğumu asla unutmayacağım; siz olmadan, sadece sayfalarda kelimelerden ibaretim. Sizinle birlikte bir diyalog kuruyoruz”; “Hikâyem beni nereye götürürse götürsün onu takip etmeye söz veriyorum, bu en karanlık mekânlar olsa dahi”; “Hikâyelerime her türden bireyleri ekleyeceğim, çünkü insanlar son derece büyüleyici ve çok çeşitli”; “Başkalarının bana ne yazmam gerektiği konusunda yönlendirmesine asla izin vermeyeceğim, bu yayıncım, menajerim, piyasa veya okurun kendisi olsa bile.”

Yazarlığın kuralları
Türkçede ‘Şeftali Kokulu Günler', ‘Merhaba, Hoşça kal', ‘Centilmenler ve Oyuncular' ve ‘Çikolata' gibi pek çok kitabı olan Harris'in bu manifestosu yazarları ikiye bölmüş durumda. Fakat profesyonel yazarlık müessesinin kendine göre kuralları olduğu kesin. Enis Batur'un tanımıyla bu yazar tipi şöyledir: “Çok sayıda okura karşı sorumluluk duyma eşiğinde yazar, tecim dünyasının kurallarıyla tanışır: Medyayla ilişkiler, okuma ve imza seansları, kitap tanıtım seferleri, aynı kitabın onlarca dilde, ülkede tekrarlatacağı “fazla mesai” etkinliklerinin başlıcalarındandır. Yayıncıların, menajerlerin, editörlerin, çevirmenlerin, başka yan unsurların sayısı çığ gibi büyür. Her biri, yazıyı uğraş olarak seçmiş birinin gözünde ayrı kâbustur.”

Sosyal medyada sıklıkla görülen yazarın bunu bir sorumluluktan öte okuruyla iletişime geçmenin bir yolu olarak gördüğü bir sınıf varken, bu iletişim aracını bir zorunluluk olarak görenler de var. Fakat en büyük tehlike, yazarın edebi üretime ayıracağı vakti buralarda öldürmesi. Kimileri bu dengeyi koruyabilirken, kimileri de bu sonsuz alanın cazibesinden kurtulamıyor.

Yazarların sosyal medyada popüler olmaları eserlerinin satışlarının da arttığı veya artacağı anlamına gelmiyor. Kimi yazarların politik görüşlerini dile getirdiği bu mecra okurların gözünde eleştirilmeye daha açık bir yazar profili ortaya koyarken, yazar ve okurları arasında da kırılmalara neden olabiliyor. “Ey yazar neredesin?” sorusunu zihninde sürekli sıcak tutan okur, yazarı kimi zaman bir kurtarıcı gözüyle değerlendirip güncel olaylara karşı bir yorumda bulunmasını bekliyor.

Milan Kundera'nın, yazarın her şeyden önce edebiyata karşı sorumlu olduğu fikrini savunan yazarlar çoğunlukta. William Faulkner, “Yazarın tek sorumluluğu sanatına karşıdır. İyi bir yazarsa tamamen acımasız olur. Bir hayali vardır. Hayal öyle bir acı verir ki, ondan kurtulmak zorundadır. Kurtulana dek rahat etmez.” der. Harris'in dijital çağda okur ile yazar arasında sorumlulukların değiştiğine dikkat çeken manifestosu yeni bir yazar-okur ilişkisinin habercisi. Ülkemizde yazarların sosyal medyada yazdıklarından dolayı yargılandığını görünce Tomris Uyar'ın şu sözlerini anmak gerekiyor: “Türkiye gibi bir ülkede yazar olmak bana gittikçe gülünç ve acınılası bir çaba gibi gözüküyor.”

Yorumlar