Bir yazar neden reddedilir?

Photo by Patrick Fore on Unsplash

İngiltere’nin en saygın edebiyat ödülü Man Booker’a bu yıl A Brief History of Seven Killings (Yedi Cinayetin Kısa Tarihi) romanıyla Jamaikalı yazar Marlon James değer görüldü. Yaklaşık 650 sayfalık kitap, Jamaika’nın toplumsal, siyasi ve ekonomik kargaşalarına odaklanıyor. 44 yaşındaki James’i dikkat çekici kılan bir başka özelliği, ilk kitabını yayımlamakta yaşadığı güçlükler. John Crow’s Devil (John Crow’un Şeytanı) adlı kitabı 80 yayınevi tarafından reddedilen romancı, bu yılgınlıktan sonra bir süre yazmaya ara vermiş.

Booker Ödülü’nü kazanan ilk Jamaikalı olan James reddedilmesinin ardından ilk romanını yok ettiğini, hatta arkadaşında bulunan bir kopyayı bile sildirdiğini söylüyor. John Crow’un Şeytanı’nı 2005’te yayımlamayı başaran James, yayınevlerinin pek çok yazarı reddettiğini ve bu katı yayıncılık anlayışının hâlâ sürdürdüğünü dile getiriyor. Marlon James kitabını yayımlama sürecinde zorluklar yaşayan ilk yazar değil. Edebiyat tarihi benzer reddediliş öyküleriyle dolu. J. D. Salinger, Hermann Hesse, Herman Melville, Paul Auster, Virginia Woolf, Ernest Hemingway, George Orwell, Umberto Eco, J. K. Rowling kitaplarını yayımlama sürecinde pek çok yayınevinin kapısından farklı gerekçelerle geri çevrilen yazarlardan bazıları.

Bir yazar neden reddedilir?

Her yazar bir gün keşfedileceği ve kitabının çok ses getireceği hayaliyle yaşar. İyi bir yazarın keşfi, sadece pazarlama stratejilerine odaklanan büyük yayınevlerinin değil, küçük yayınevlerinin de hedefi. Bazı yayınevleri çok para kazandırmayacak kitabı basmaya pek yanaşmazken, kitabın edebi kalitesi ve ticari getirisi arasında kalabiliyor. Yayıncı peşinde dolaşıp dosyalarını kabul ettirme telaşındaki genç yazarlar da hayal kırıklığı yaşayıp, kapılar kapanınca yazmayı bırakabiliyor.

Bir yazar neden reddedilir? Yayınevlerinin aradığı kıstaslar neler? Reddedilen yazar vazgeçmeli mi? Edebiyat tarihine baktığımızda, zayıf görüşlü editörlerden kitabın içeriğinin uygun olmamasına kadar farklı gerekçelerle basılamayan eserler ve şaşırtıcı örnekler karşımıza çıkıyor.

Boris Pasternak’ın Doktor Jivago (1954) adlı romanı 1917 devrimi sürecinde Sovyetler Birliği’nin panoramasını anlatırken, yazarın kitabını gönderdiği dergi, eseri resmi görüşe uygun yazılmadığı için reddeder. El yazması nüshası bir İtalyan gazeteci tarafından yurtdışına kaçırılan roman, 1957’de İtalya’da yayımlanır. Samuel Beckett’ın 26 yaşında kaleme aldığı ilk romanı Sıradan Kadınlar Düşü de uzun süre yayıncılar tarafından reddedilir. Beckett ünlü olduktan sonra bu kez kendisi kitabı yayımlamayı reddeder. Roman, yazarın ölümünden üç yıl sonra basılır.

“Daha iyi yazmalısınız”

Ursula K. Le Guin’in Karanlığın Sol Eli adlı eseri ise içinde barındırdığı detaylarla okunmaz bir halde olduğu gerekçesiyle 1968’de reddedilmiş. Daha sonra Nebula ve Hugo edebiyat ödüllerini kazanacak kitap hakkında Le Guin, editörlerin “daha iyi yazmalısınız” diye rapor tuttuklarını anlatıyor: “Bununla ne demek istiyorlar bir türlü anlamış değilim, ne yazdığımızı anlamıyorlar mı yoksa?” Başka bir söyleşisinde ise yazar, “Senelerce mekik dokur gibi gönderdim reddedildim, gönderdim reddedildim… Bu yüzden biraz umutsuzluğa kapıldım. Tavan arasına konulacak kitaplar mı yazıyorum diye merak ettim.” diyor.

Ünlü yazarların reddettiği ünlü kitaplar da var. André Gide, Proust’un Swann’ların Tarafı adlı kitabını “uykuya dalamayan bir çocuğun hikâyesi” diyerek reddetmiştir. F. Scott Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby romanı “New York sosyete hayatını anlatan saçma bir aşk ve melodram” olduğu gerekçesiyle basılmaz. James Joyce’un Dublinliler’i ise 20 kez reddedilir ve sonunda sadece bin adet basılmasına karar verilir. Nabokov’un Lolita adlı eseri de yayıncı kapılarında gezer. Kitabı reddeden bir yayıncı “kitabı bir taşın altına bin yıl gömmeyi” tavsiye eder. Amerikalı yayıncıların basmaktan çekindiği kitap daha sonra klasikler arasına girecektir.

Yazıldıktan altı yıldan sonra yayımlanan Jack Kerouac’ın Yolda adlı eserini kimse yayımlamayı göze alamaz, ret gerekçeleri arasında “kötü yönlendirilmiş bir yetenek” ibaresi dikkati çeker. Sylvia Plath’ın yayıncısına Victoria Lucas adıyla gönderdiği Sırça Fanus “kötü yazılmış bir roman” olduğu gerekçesiyle reddedilir ve “Bu kitabı yayımlayarak Amerikalılara iyi bir şey yapmış olmayız.” notuyla geri gönderilir. Paul Auster’ın New York Üçlemesi’nin ilk kitabı olan ve 38 yaşında yazdığı Cam Kent ise 17 kez reddedilmiştir.

J. K. Rowling’in Harry Potter ve Felsefe Taşı adlı romanı uzunluğu ve çocuk kitabının para getirmeyeceği gerekçesiyle yayınevi tarafından geri çevrilir. On iki defa çeşitli nedenlerle reddedilen kitap daha sonra ünlü yayınevi Bloomsbury’deki bir editörün masasına gider. Metni kızına okutan editör, kızının kitabın devamını istemesi üzerine Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı yayımlamaya karar verir. Pek çok okura edebiyatı sevdiren yazarlardan William Golding’e gönderilen ret mektubunda ise romanlarının “sıkıcı ve işe yaramaz” olduğu söylenmiştir. Yazarın 20 kez reddedilen Sineklerin Tanrısı adlı romanı daha sonra milyonlarca satacaktır.

Çöp kutusundan kurtarılan kitap

Stephen King’in Carrie adlı romanı ise “Olumsuz ütopyalarla ilgili bilimkurguyla ilgilenmiyoruz. Bu tür kitaplar satmaz.” notuyla geri çevrilir. 30 kez reddedilen kitabı King çöpe atar fakat karısı metni kurtarır. Kocasını romanı yeniden yazması için teşvik eden eşinin yardımıyla King nihayetinde bir yayıncı bulur ve Carrie ilk yılında 1 milyon satar. Yann Martel’in sinemaya da uyarlanan kitabı Pi’nin Yaşamı ise Londra’daki beş yayınevi tarafından reddedilmiştir. Yazarını kapı kapı dolaştıran roman 2002’de Man Booker Ödülü’nü kazanacaktır..

Saul Bellow bu konuda bir anekdot anlatıyor: Yayıncısı yazara, “Senin kitabını basamam, elimdeki kağıtları kendi hatıralarımı yazdığım kitap için saklıyorum.” der. Reddedilmenin o kadar da kötü bir şey olmadığını söyleyen Bellow, bu olumsuz yanıtın yazarın kendi iç sesine güvenip yayınevlerine “canınız cehenneme” demeyi öğrettiğini belirtiyor. Türkiyeli okurların Hayalet Acı ve Tirza adlı romanlarıyla tanıdığı, Hollanda’nın en sevilen yazarlarından Arnon Grunberg de kendisiyle yaptığımız söyleşide kitabını yayımlamakta zorlanan yazar adaylarına şöyle seslenmişti: “Asla vazgeçmeyin, kapıdan kovulsanız da yeniden deneyin. Eğer vazgeçiyorsanız bu işin size göre olup olmadığını bir kez daha düşünün.”

Yayınevi postane değildir

Bir kitabın yayımlanmasına karar veren kurum yayınevidir. Her yayınevinin kendine göre kuralları var. Bir dönem yayıncılık da yapan Enis Batur, yayıncılığın eninde sonunda bir karar verme mesleği olduğunu söylüyor. Sonuçta yayıncı bir kitabı kabul etmek ile reddetmek arasında kalacaktır. Enis Batur anlatıyor: “Bir kitabı için ret kararı verdiğim şairimiz bana sormuştu: Kim oluyorsunuz da benim kitabımı geri çeviriyorsunuz? Ona, soğuk bir ifadeyle verdiğim yanıt geçerlidir: Ben, kitabınızı yayımlamam ya da yayımlamamam için başvurduğunuz kişiyim.” Batur bu konuda çok net, şöyle devam ediyor: “Yayınevi postane değildir; dilediğiniz mektubu dilediğiniz an, dilediğiniz kişiye göndermek için kurulmamıştır. Reddedilmekten hoşlanmıyorsanız, kitabınızı yayımlamak isteyenlerin kapınızı çalmalarını beklersiniz. Kabul ya da ret ‘hak’kımı çok sık kullandım yayıncılık yaşamımda, bedellerini bile göre. Bunun dışında, hiçbir yazarı karşıma oturtup bana teslim ettiği yapıtı yadırgamaya kalkışmadım.”

Yayınevleri şirket oldu

Araç ve stratejilerin değiştiği günümüzde yeniden tanımlanan bir yayınevi işleyişi var. Alberto Manguel’in küçük çarpışmalar ve ısrarcı stratejilerin kol gezdiği bir alan olarak tanımladığı günümüz yayın dünyasının yeni metotlarla okuru kendine çekmesi bu sürecin önemli ayaklarından biri. Manguel’in tespitine başvurursak: “Yayınevleri artık kitaplara ebelik etmek isteyen heveskârlardan çok, şirketler içinde şirketlerin, aynı çatı altında yer ve kâr için yarıştığı” bir hale gelmiş durumda.

Yazarların reddedilme gerekçeleri arasında pek çok madde sayılabilir: Kitabın çok uzun olması, kitaba yanlış tür etiketi koymak, klişelerle dolu bir dilin kullanılması, metnin sağlam bir kurguya sahip olmaması, sıkıcı bir başlangıç, diyalogların çekicilikten yoksunluğu, karakterlerin birbirinden rol çalması, kitabın mesaj kaygısı taşıması, metnin dilinin çok süslü olması...

Kişisel yayıncılık ve online mecralar

Herhangi bir yayınevince reddedilen yazarları günümüzde yeni mecralar bekliyor. Yazar adaylarının elinde artık gittikçe güçlenen bir silah var: Online yayıncılık. Yayınevlerince kabul edilmeyen kitaplarını e-kitap olarak yayımlayan yazarlar bu alanı oldukça verimli kullanıyor ve sayıları her geçen gün artıyor. Amazon gibi kitap satış sitelerinde başarı sağlayan yazarlar, daha sonra yayıncıların peşinden koştuğu isimlere dönüşebiliyor. Amerikalı yazar Amanda Hocking bunlardan biri. Pek çok yayınevinden ret cevabı alan Hocking, yayınevlerince reddedildikten sonra çözümü metnini e-kitap olarak yayımlamakta bulmuş. Amazon’un sitesinde kitabını yayımlayan Hocking bir sürprizle karşılaşmış, zira kitabı 150 bin adet satmış.

Danışmanlık hizmeti ve ajanlar

Amazon bünyesinde yayın yapan Kindle Direct Publishing (https://kdp.amazon.com) yazarlara kitaplarını okuma cihazı Kindle’ın mağazasında yayımlama imkânı veriyor. yüzde 70’e kadar kar payı veren bu ücretsiz sistem sayesinde herhangi bir yazar, kitabını dünyanın dört bir yanına ulaştırabiliyor.

Metnini e-kitap olarak yayımlamak isteyen yazarlara yol gösteren www.bookcountry.com sitesinde meraklısı yazmakta olduğu metni paylaşarak başkalarının yorumda bulunmasını bekliyor. Bunun yanı sıra Penguin Yayınevi de ücret karşılığında kendi bünyesindeki editör kadrosunun metin üzerine ne düşündüğüne dair yorumlar paylaşabiliyor. Yayıncılar tarafında reddedilen yazarların yardımına yazar ajanları da koşuyor. “Kitabınızı yayımlamaya yardımcı olalım” sloganıyla yeni yazarları kendine çekmeye çalışan ajanların kimileri başarılı oluyor.

Reddedilme acısını geçirmek için…

Bireysel acıyı tattıktan sonra yeni acılara hazırlıklı olunur, düşüncesiyle yazar adaylarına editör imzalı ret e-postaları gönderen bir proje var. www.stoneslidecorrective.com adlı sitedeki, adayların kendilerine hazır reddedilme gerekçelerinden birini seçerek e-posta gönderdiği sistem reddedilme acısını geçirmeyi amaçlıyor.

Suzanne Kelman adlı yazarın Reddedilen Yazarlar Kulübü (The Rejected Writers Book Club) kitabı, geri çevrilenlerin halini anlatan bir metin. Yayınevlerinden aldıkları ret mektuplarını biriktiren kulübün üyeleri reddedilmeyi fırsat bilerek bir araya gelip tecrübelerini paylaşmaya başlıyor. Reddedilmiş yazarların birleşme noktası olan çeşitli siteler de var. www.litrejections.com adlı site ünlü isimlerin reddedilme gerekçelerini yayımlarken, ajans bulma konusunda da yazar adaylarına yardımcı oluyor. Sosyal medyada da oldukça aktif olan site, genç yazarların yayınevlerinden neden olumsuz cevap aldıkları, daha sonra ne yapılması gerektiği gibi bilgiler paylaşıyor. Site, yazar adaylarına vazgeçmemeleri konusunda destek veriyor.

Sosyal medyanın gücü

Büyük yayınevlerinin yeni yazarları kadrolarına katma konusunda risk almaya pek yanaşmadıkları bir gerçek. Genç bir yazarın büyük yayınevlerinden kitabını bastırması bu yüzden zorlu bir süreç. Fakat yazar, online mecralar ve sosyal medyanın itici kuvvetiyle kendi platformunu oluşturmayı başarmışsa bu süreç biraz daha kolay geçebiliyor. Bireysel yayıncılık yayınevlerince reddedilmekten yorulan yazarlar için büyük bir imkân. Kitabının dizgisinden kapağına, redaksiyonundan dağıtımına, hatta pazarlamasına kadar her alanda söz sahibi olan bağımsız yazar profili gittikçe artıyor. Bireysel yayıncılıkta başarılı yazarların bazıları kitaplarının yurtdışı yayın haklarını satarak pek çok dile çevrilmeyi başarıyor.

Yazar adayları kitaplarının basılmamasında hep editörü suçlu görme eğilimindeyken, kendi kitabının iyi bir metin olmadığı gerçeğini görmezden gelir. Reddedilmek hemen her kalem erbabının edebi kariyerinin bir parçası. Nobel ödüllü yazar Doris Lessing’in dediği gibi: “Bensiz edebiyat endüstrisi var olamaz: Yayıncılar, ajanlar, ajan vekilleri, ajan vekillerinin vekilleri, muhasebeciler, hakaret davası avukatları, edebiyat bölümleri, profesörler, tezler, eleştiri kitapları, eleştiriler, kitap sayfaları, bütün bu muazzam ve çoğalan yapı bu küçük, patronluk taslanan, küçümsenen ve en az ücret verilen kişi sayesinde.”





Yorumlar