İstanbul, doğu ile batı arasındaki bu önemli coğrafyada dünya çapında prestijli bir uluslararası yayın, kitap fuarına ev sahipliği de yapmalıdır. Bu çerçevede üzerimize ne düşüyorsa beraberce yapmalıyız. Türkiye'yi bu noktaya taşımalıyız.'' Günay sözlerinde haklıdır. Zira 28. yılına giren TÜYAP Kitap Fuarı'nın evvelini düşününce ortaya çok iç açıcı bir manzara çıkmıyor maalesef. 31 Ekim'de kapılarını açan kitap fuarında ise gözle görülür yenilikler var.
Bakışımızı biraz ötelere çevirip dünya genelindeki diğer kitap fuarlarına baktığımızda bize en tanıdık gelen, geçtiğimiz yıl Türkiye'nin onur konuğu olduğu Frankfurt Kitap Fuarı. Bu yıl 61.’si gerçekleştirilen fuar, yayıncılık sektörünün en büyük uluslararası buluşma noktası. Bu yıl Çin'i konuk eden fuara Türkiye'den 40 yayıncı katıldı. Türkiye 2010 yılında ise yüzünü 13-18 Mart 2010 tarihleri arasında açılacak Paris Kitap Fuarı'na çevirecek. Kitap fuarlarının yayın dünyasına ve okurlara katkısı kuşkusuz çok açık. Doğan Hızlan bir yazısında bu katkı konusunda şöyle diyor: “Uluslararası kitap fuarlarını görmeyenler sanırım önemi konusunda kuşkuya düşebilirler. Oysa bu fuarlar sadece birer kitap alışveriş yeri değildir, ülkelerin kültürlerinin birbiriyle ilişkisini sağlayan, tanıtan buluşma alanlarıdır. Dünyaya neyi anlatmak istiyorsak, bunun aracısı sanat ve kitaplardır.”
Fuardaki yenilikler
Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ve Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından Beylikdüzü'nde 31 Ekim - 8 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 28. İstanbul Kitap Fuarı kabuğunu kırmak için bir çaba içerisinde. Fuarın bu yılki onur yazarı şair, çevirmen, yazar Cevat Çapan; ana teması ise “Kültürlerarası Diyalogda Çeviri”. Yurt içinden ve yurt dışından 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen kitap fuarında uluslararası etkinliklerin yanı sıra söyleşi, panel, şiir dinletisi, atölye ve çocuk aktiviteleriyle birlikte 297 etkinlik gerçekleştirilecek. Fuarda bu sene okurları karşılayacak bir yenilik var: Uluslararası Salon.
Fuarın Uluslararası Salon'unda İspanya, Hollanda, Romanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Yunanistan, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Küba, Venezüella, Bolivar Cumhuriyeti, Romanya ve Fransa'dan yayıncılar ve editörler yer alacak. Bağımsız bir edebiyat topluluğu olan Literature Across Frontiers ise Bask, Çek Cumhuriyeti, Galler, Estonya, Macaristan, Katalonya, Litvanya, Letonya, İskoçya, İrlanda, Polonya, Portekiz ve Slovenya'yı temsilen fuara katılıyor.
Uluslararası Salon içindeki Forum Alanı'nda ise dört gün boyunca çok sayıda yazar ağırlanacak ve etkinlikler düzenlenecek. Salonda çeşitli çeviri etkinliklerinin yapılacağı ‘Çeviri Merkezi’ de bulunacak. Uluslararası salon, fuarın ilk dört günü 31 Ekim-3 Kasım tarihlerinde, 11.00–18.00 saatleri arasında açık kalacak.
Ahmet Hamdi Tanpınar'a bir söyleşisinde, "Edebiyatımızın milletlerarası bir değer kazanması için sizce ne lazımdır?" diye sorulur. Tanpınar şöyle cevap verir: "Muharrirlerimizin, şairlerimizin hayatla ve dünya ile daha çok geniş kaynaşması, sonra zaman, belki her şeyden evvel zaman...” Tanpınar'ın tutunduğu `zaman`, onu yarı yolda bırakmadı (kendi döneminde ilgi görmediğinden yakınan yazarın kitapları, bir bir çeşitli dünya dillerine çevriliyor). Zaman, TÜYAP Kitap Fuarı'na da güzel günler gösterir mi bilinmez, ama Uluslararası Salon ‘iyi niyetli' bir başlangıç olabilir. Kitap Fuarı'nın bu yıl bir başka yeniliği ise okuma grupları olacak. Fuar bünyesinde farklı yazarları takip eden okuma grupları, TÜYAP’ta kurulan Doğan Hızlan Kitaplığı'nda fuar süresince kitap okuyup tartışabilecekler.
Fransa'dan Polonya'ya kırk yedi yazar
28. İstanbul Kitap Fuarı yurt dışından da çok sayıda yazar, şair, eleştirmen ve çevirmeni ağırlayacak. Fuara yurt dışından söyleşi ve imza günlerine katılmak üzere 47 yazar gelecek. Fuarın bu seneki yabancı yazarlarının çoğu, yine dünya edebiyatının pek bilinen isimleri değil maalesef. Popüler bir iki isim dışında Türkçede kitabı olmayanların sayısı fazla. Türkiye'de uzun zaman ‘çok satanlar' listesinde yer alan kitapların yazarı Adam Fawer 31 Ekim'de bir söyleşi ve imza gerçekleştirecek. Amerikalı yazar Anne Chamberlin ve yazar-senarist Richard Price 7 Kasım'da bir panele katılacaklar. Mısır'da kadın hareketiyle ilgili önemli çalışmalar yapan ve muhalif kişiliğiyle tanınan Naw-al El Saadawi de 1 Kasım'da fuarda olacak.
Fuara Fransa'dan katılan yazarlar arasında, Türkiye üzerine yaptığı araştırmalar ve haberleriyle tanınan gazeteci-yazar Marc Semo, yazar Olivier Rolin ile şair Michel Cassir ve Gérard Augustin var. Türkiye'den şairlerle bir araya gelecek olan Fransız şairler, kendi şiirlerini okuyacakları bir dinletiye katılacak. Uzun yıllar bulunduğu Küba ve Latin Amerika'da araştırmalar yapan Richard Gott ise 1 Kasım'da fuarda okurlarıyla buluşacak. Türkçede Avrupa tarihi üzerine yazdığı araştırmalarıyla dikkati çeken Hollandalı yazar Geert Mark ve Kübalı yazar-şair- kadın aktivist Nancy Morejon fuarın konukları arasında. Romanya'dan gelen Gabriella Chifu ve Dan Cristea ise Modern Romanya edebiyatı üzerine konuşacak.
Kültürlerarası diyalog ve çeviri
Bu sene ana teması “Kültürlerarası Diyalogda Çeviri” olarak belirlenen kitap fuarına çok sayıda çevirmen de katılıyor. Bunlar arasında Avrupa Çevirmenler Birlikleri Federasyonu Başkanı Martin de Haan, Maureen Freely, Hanneke van der Heijden, Ingrid Iren ve Rafael Carpintero yer alıyor. Ayrıca İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali kapsamında Türkiye'de olan Carme Riera ve Bernardo Atxaga (İspanya), Valter Hugo Mae, Ingo Schulze (Almanya), Olga Tokarczuk, Frank Westerman, Norman Manea ve Dan Lungu (Romanya) fuarın diğer konukları arasında.
Fuarın İtalya'dan gelen konuğu ise Atatürk üzerine yazığı kitabıyla tanınan Fabio Grassi. Fuara Rusya'dan katılacak Dina Rubina, açılış günü Çeviri Merkezi'nde düzenlenecek etkinlikte konuşmacı olarak yer alacak. TÜYAP Kitap Fuarı'nın 31 Ekim'de yapılacak açılış törenine Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Başkanı Herman P. Sprujit de katılıyor. Sprujit törenin ardından uluslararası kitap fuarları ve yayıncılık sektörü üzerine bir panelde konuşacak.
Word Express Edebiyat Okuması Yolculuğu'nun son ayağı da İstanbul'da yapılıyor. Genç 20 yazar ve şairden oluşan proje kapsamında Adisa Basic (Bosna-Hersek), Netalie Braun (İsrail), Christos Chryssopoulos (Yunanistan), Aleksandra Dimitrova (Makedonya), Milan Dobricic (Sırbistan), Adela Greceanu (Romanya), Anahit Hayrapetyan (Ermenistan), Uri Hollander (İsrail), Ivan Hriston (Bulgaristan), Katerina Illiopoulov (Yunanistan), Igor Isakovkski (Makedonya), Cladiu Komartin (Romanya), Mirt Komel (Slovenya), Owen Mortell (Galler), Roman Mundair (İskoçya), Makro Pogacar (Hırvatistan), Mina Simic (Hırvatistan) ve Ognjen Spahic (Sırbistan) 3 Kasım 2009 Salı günü fuarda bir okuma etkinliğine katılacaklar.
Öğrenci, öğretmen ve emeklilere girişin ücretsiz olduğu fuarın giriş ücreti 5 TL. 28. İstanbul Kitap Fuarı, ARTİST 2009 – 19. İstanbul Sanat Fuarı ile eş zamanlı gerçekleştiriliyor.
***
Zaman yazarları TÜYAP'ta
Zaman bünyesindeki Zaman Kitap bu yıl ilk defa 42 metrekarelik geniş standıyla fuarda olacak. Stant kitapseverleri ağırlarken, bir yandan da Zaman'ın ve Zaman Kitap'ın yazarlarını okurlarıyla buluşturacak. Özel olarak tasarlanan stantta okurlar yazarlara sadece kitap imzalatmakla kalmayıp onlarla sohbet edebilecek. Ayrıca standın ziyaretçileri kültür-sanat sayfasının nasıl hazırlandığına ve Türkiye'nin önemli çizerlerinin, karikatürlerini nasıl ortaya çıkardıklarına yakından tanıklık edecek, hatta katkıda bulanabilecekler.
Zaman yazarları Hilmi Yavuz, Ekrem Dumanlı, Selim İleri, Beşir Ayvazoğlu, Ali Çolak, Nazan Bekiroğlu, A. Turan Alkan, Bejan Matur, Şahin Alpay, Günseli Ö. Ocakoğlu, Mehmet Kamış, İhsan Dağı, Mümtaz'er Türköne, Ali Bulaç, Kerim Balcı ve Mehmet Yılmaz Kitap Fuarı'nda Zaman Standında kitapseverlerle buluşacak. Zaman okur editörü Hasan Sutay da her gün Zaman okurlarının görüşlerini doğrudan alarak gazeteye iletecek, fuar sayesinde gazete-okur arasında interaktif bir iletişim sağlanacak. Zaman Kitap, ayrıca fuarda Türkiye'nin önemli çizerleri Cem Kızıltuğ, Dağıstan Çetinkaya, Osman Turhan ve Ferit Avcı'nın bir araya geleceği bir söyleşi de düzenleyecek. Zaman fotoğraf editörü Selahattin Sevi ise Balkanlar'ı Dia gösterisi eşliğinde anlatacak. Gazetenin okurları ve meraklıları için stantta yayın mutfağı kurulacak ve bir gazetenin hazırlanma aşamaları gösterilecek.
İmza ve söyleşi günleri
Ali Çolak 31 Ekim Cumartesi 12.00-14.00
Hilmi Yavuz 31 Ekim Cumartesi 14.00-16.00
Selahattin Sevi 31 Ekim Cumartesi 17.00-18.00
Dağıstan Çetinkaya 1 Kasım Pazar 12.00-13.00
Ekrem Dumanlı 1 Kasım Pazar 14.00-16.00
Mümtaz'er Türköne 2 Kasım Pazartesi 14.00-16.00
Günseli Ö. Ocakoğlu 2 Kasım Pazartesi 12.00-15.00
Osman Turan 3 Kasım Salı 13.00-14.00
Ahmet T. Alkan 3 Kasım Salı 14.00-16.00
Yusuf Çağlar 4 Kasım Çarşamba 13.00-14.00
Şahin Alpay 4 Kasım Çarşamba 14.00-16.00
Muhsin Öztürk 5 Kasım Perşembe 13.00-14.00
Ali Bulaç 5 Kasım Perşembe 14.00-16.00
Cem Kızıltuğ 6 Kasım Cuma 13.00-14.00
Bejan Matur 6 Kasım Cuma 14.00-16.00
Selim İleri 7 Kasım Cumartesi 12.00-14.00
Beşir Ayvazoğlu 7 Kasım Cumartesi 14.00-16.00
Cemal Kalyoncu 8 Kasım Pazar 13.00-14.00
Nazan Bekiroğlu 8 Kasım Pazar 14.00-15.00
***
Kültürlerarası diyalogda çevirinin yeri
Çevirinin yeri evrenseldir
Metin Fındıkçı: Kültürlerarası çevirinin yeri evrenseldir. Resim, müzik ve karikatür gibi görsel ve işitsel sanatlar ne kadar evrenselse, şiir ve çevirisi de o denli evrenseldir. Her ne kadar şiir çevrilmiyor dense de ve gerçekten de dört dörtlük çevrilmiyor olsa da, ben çeviri yine de evrenseldir diyorum.
Bugün dünya şiirini takip etme şansını buluyorsak, bu, çeviri sayesindedir. Yoksa İspanyolca'dan Lorca'yı, Neruda'yı; Fransızca'dan Eluard'ı, Aragon'u; Almanca'dan Brecht'i; Arapça'dan Mahmud Derviş'i, Adonis'i okuma ve tanıma şansımız olamazdı. Gerek şairlerin birbirinden etkilenmeleri, gerekse yeni akımların yaygınlaşmasında ve bir ülkenin şiir geleneğini zenginleşmesi babında en büyük pay çeviriye düşüyor.
1940'larda Hasan Ali Yücel tarafından kurulan tercüme bürosunun ve ona bağlı Tercüme Dergisi'nin çeviri sanatında çığır açtığını biliyoruz. Türkiye'ye çeviri konusunda büyük altyapı hazırlayıp ve kazanımlar sağladı. Dünyanın, özellikle Avrupa'nın bir çok şairini edebiyatçısını Türkçeye kazandırdı, kültürümüze büyük katkı sağladı, geniş ufuklar açtı. Günümüzde ise çeviri dernekleri teknoloji sayesinde, hem dünyanın küçülmesi hem de dillerin gelişen eğitimi sayesinde birbirlerine daha yakınlaştı. Artık neredeyse, Fransa'da yayımlanan bir roman, bir ay sonra Türkçeye çevrilebiliyor. Bu da çevirinin kültürlerarası aktif rolüyle meydana geliyor. Nasıl bir ülkenin kültürüne, şiir, müzik, tiyatro ve sinema kimlik kazandırıyorsa; aynı şekilde çevirinin de bir ülkenin kültürünü başka ülkelere tanıtma ve kimlik kazandırma gibi önemli bir görevi bulunmaktadır. Çeviri olmazsa bir ülkenin kültürü, şiiri, romanı ve hikayesi kısacası edebiyat adına üretilen her şey eksik kalır diye düşünüyorum.
Şiir çerçevesinden baktığımızda: Bugün Türkiye dışına çıktığımda birçok Arap ülkesinde, “Türkiye'den kimi tanıyorsunuz?” sorusuna karşılık ilk söyledikleri isim Nâzım oluyor. Bunun sebebi Nâzım'ın büyük şairliğinin yanında yazdığı şiirin birçok dile çevrilmesidir. Geçen ay Suriye'nin Ceble – Lazkiye 5. şiir festivalinin davetlisiydim. Türk-Arap şiiri ve çeviri konulu bir programa çağrıldım. Yarım saat süren programda gerek Arapların, gerekse Türklerin yetiştirmiş olduğu birçok büyük şairi tanıtma görevinin çevirmenlere düştüğünü dile getirdim. Program sonunda TV müdürünün beni kucaklayıp kutlama şeklini hiç unutmuyorum. Bu, çevirinin kültürler arasında ne denli etkin ve gerekli olduğunu anlatan bir durumdur.
Diyalog merkezle
Necmiye Alpay: Geçen gün başka bir soruşturmaya yanıt hazırlarken oturup yalnızca Türkçe okuyabildiğim öğrencilik yıllarımı belirleyen çeviri kitapların listesini çıkardım (1955-1969 dönemi). Belleğim bana 68 kitaplık bir liste sundu. Gerçekte 68'i aşıyor, çünkü Michel Zevaco ve Giovanni Guareschi'nin bir tür dizi oluşturan kitaplarını listeye tek kitap olarak aldım.
Bu 68 kitaptan, 1'i dizi (Michel Zevaco) olmak üzere 21'i Fransızcadan, 17'si Rusçadan, 13'ü İngilizceden (Britanya ve ABD), 11'i Almancadan, 1'i İspanyolcadan, 1'i İsveççeden ve 1'i de yine dizi (Giovanni Guareschi) olmak üzere İtalyancadan çevrilmişti. (İspanyolca, İsveççe ve İtalyanca yapıtlar ikinci bir dilden çevrilmişti belki de, şimdi bilemiyorum.) Sanıyorum o yıllar Türkiye'sinde çeviri kitap okuyan diğer okuryazarların listesi benimkinden çok farklı değildir. Şimdi bu tabloyu dünya haritasına yerleştirip bir yorum yapmaya çalışırsak ne diyebiliriz?
Dil sıralaması önemli bir gösterge: Sayısal açıdan o zamanların şampiyonu, İngilizce değil, Fransızca. Ve merkez-çeper ilişkisi o yıllar için de geçerli: Fransızca, Rusça, İngilizce ve Almanca açıkça merkez oluşturuyor, İspanyolca, İsveççe ve İtalyanca ise çeper. Diğer diller ise zaten ortalıkta yok.
Listedeki dillere o yıllarda Türkçeden kaç çeviri yapılmış durumdaydı acaba? Bu konuda elimin altında sayısal veri yok. Kendi deneyimime bakarak, Fransa'da 1970'li yıllarda az çok okunan yalnızca dört Türk yazarının olduğunu söyleyebilirim: Yaşar Kemal, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal ve Aziz Nesin. Bu verinin diğer dillerle olan orantı konusunda da ölçü olabileceğini tahmin etmek zor değil. Aynı çıkarsama, sinema ve sözel boyutu olan diğer alanlar için de yapılabilir.
Dünya sisteminin merkezleri kendi kendine âşık. Biz çeperler ise diyalogcuyuz ama birbirimizden çok merkeze meraklıyız...
Çeviri, diyalogun “olmazsa olmaz”ı
Sevin Okyay: Çeviri, kültürlerarası diyalogun “olmazsa olmaz”ı elbette. Farklı kültür, çoğunlukla farklı dil anlamına da geldiği için, görsel sanatlar ve müzik dışında, lisan/dil, bir başka kültürü, bir başka sanatçıyı tanımamızın en önemli unsuru olup çıkıyor. Söz konusu olan sadece bilgi almak, kaynaklardan yararlanmak da değil. Edebiyat, sinema, tiyatro (sinemanın altyazıları yerine üst-yazılar), hatta müzikte librettolar, şarkı sözleri de çeviriye ihtiyaç duyabilir. Sinema öncelikle görsel bir sanattır ama altyazıları katledilmiş bir filmin anlamı kaçar, görsellik de durumu kurtaramayabilir. İyi bir senaryo çevirisi, sinemacının alabileceği katkıya destek olur.
Edebiyatın çeviriye ne kadar bağlı olduğunu vurgulamaya bile gerek yok. Roman, hikâye, deneme, eleştiri, şiir (ah ne zordur) ya da herhangi bir kaynağı çeviren kişi, çok sorumluluk gerektiren bir işi üstlenmiş demektir. Hem bir sanat eserini, özgün dili dışındaki bir dile layıkıyla aktaracak, hem de farklı bir kültürün özelliklerinin hakkını verecektir. Yani esas amaç budur ama hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı ayrı bir mesele. Farklı kültürlerden kişilerin birbirini anlayabilmesinde, insanların temelde birbirinden çok da farklı olmadığını kavrayabilmesinde çevirinin büyük rolü vardır. Bu yüzden de, dileriz ki, çevirmenler işlerini daima titizlikle, özenle yapsın ve böylece de, diyalog kurma işinde üstlerine düşen görevi sorumlulukla yerine getirsinler.
Fatih Özgüven: Kültürlerarası diyalogda sizce çevirinin yeri nedir? Diyaloga niyet yoksa, hiç. Diyaloga niyet varsa, hal yoluyla da anlaşılır.
Musa İğrek
Kitap Zamanı
Sayı: 46
02/11/2009
Yorumlar
Yorum Gönder