Türk resminin portreleri

Nazlı Ecevit -  Şeref Kamil Akdik 
İnsanın sonsuzluğunu bir parçacık anlayabilmenin yolu biraz da yüzünden geçer. Pek çok şey oradan kolayca okunur. Şairler ve ressamlar belki de bunu en rahat yapabilendir. O yüzün, o bedenin ait olduğu dünyayı hakiki anlamda verebilmenin ve bunu izleyiciye anlatabilmenin zorluğu bir yana, renklerle, fırça darbeleriyle, ışığın türlü türlü oyunlarıyla önümüze seriliverir her şey. Bu dil bazen öyle güçlüdür ki, portresi yapılan insanları ta evvelden tanıyormuşsunuz hissi uyanır.

Resmin karşısına geçtiğinizde portrenin tüm hallerini göz hapsine almak istersiniz. Hem resmi yapana hem ressamına dair avucunuzda birçok şey birikir. Sonra bir bir kayar. Ressamın sizi içine çektiği gücün kuvvetiyle resmin üzerine oturup uzunca bir hikâye bile yazın deseler, çok zor olmaz bunu yapmak. Zira o portrenin içinde binbir çeşit hayal görmüşsünüzdür.

Şimdi önümüzde yetmiş sekiz sanatçının portre çalışması var. Yetmiş sekiz koca hikâye... Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNESCO ve Küçükçekmece Belediyesi'nin ortak projesi olan "Suretten Surete Osman Hamdi Bey'den Günümüze Portre Örnekleri" adlı sergi, Türk sanatının bir portresini sunuyor. Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde, Osman Hamdi Bey'in ölümünün 100. yılı olması münasebeti ile düzenlenen sergide küratör Erkan Doğanay tarafından 17 koleksiyon ve 30 sanatçının arşivinden derlenen tablolar var. Sergide, Mimar Sinan, Abdülmecid, Dürrüşehvar Sultan, H. Avni Lifij, Feyhaman Duran, Sait Faik, Cahit Külebi, Ömer Uluç, Ara Güler gibi isimlerin portreleri yer alıyor.

Portresi yapılan da portreyi yapan da Türk sanatında önemli bir yeri olan isimler diyebiliriz. Zira Hoca Ali Rıza, Sabri Berkel, Bedri Rahmi, Kamil Akdik, Turan Erol, Şehzade Abdülmecid Efendi, Hikmet Onat, Fikret Mualla, Şefik Bursalı, Osman Hamdi Bey, Melek Celal Sofu tabloları yapanlar arasında. Sergilenen portreler 'Ressam Suretler', 'Sanatçı Suretler', 'Yakın (Aile) Suretler', 'Irak Suretler' gibi dört başlık altında toplanmış.

Nazlı Ecevit'ten Şeref Kamil Akdik portresi

Portrelerde sanatçıların renklerle kurdukları ilişkilerini, eğilimlerini, kaçışlarını, hüzünlerini, sevinçlerini ve dahi uçlarını görmek mümkün. Portresi yapılanın da kuytularını ele verir aynı zamanda. Kendi yolculuklarımız sanatçının imge dünyasında halleşir, didişir. İçteki ses, dışarıdakini bastırır. Zengin bir deneyim sunar hepsi birden. Türk resminde portrenin zamanla her kesimden insana nasıl hitap ettiğini, kullanılan tekniklerin farklılığını bir zaman çizgisinde görüyorsunuz.

Alman eleştirmen ve düşünür Walter Benjamin, "Portre, üzerinden birkaç nesil geçtikten sonra, sadece ressamın sanatına tanıklık eden bir şeydir." der. Bu şaşırtıcı tanıklık arasında dolaşırken ilk kadın ressamlarımızdan ve eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in annesi Nazlı Ecevit'in yaptığı Şeref Kamil Akdik portresi dikkat çekiyor. Biraz daha ilerleyince ise bu kez Şeref Kamil Akdik'in Nazlı Ecevit portresi çıkıyor karşınıza. Aynı okulda görev yapan Ecevit ve Akdik'in yakınlığı onları birbirlerinin portresini yapmaya kadar götürmüş. Her iki eser de resim sanatı adına önemli bir yer taşıyor.

Sergiye paralel hazırlanan katalogda her resim üzerine Fırat Arapoğlu, Hüseyin Avni Baloğlu, Oğuz Erten, Sanem Eyigün, Elif Dastarlı, Hülya Küpçüoğlu, Burcu Pelvanoğlu, Selen Sarıoğlu, Pınar Turanlı, Ferhat Uludere, Özgen Yıldırım, Ruşen Eşref Yılmaz ve Seda Yörüker gibi sanat tarihçileri ve eleştirmenlerin kısa bir değerlendirmesi var. Bunlar da resmi okumayı kolaylaştırıyor.

Küratör Doğanay, sergi kataloğundaki yazısında "İnsanlık tarihi boyunca portreye sanat kaygısı güden bir resim türü olmaktan çok önce kayıtlara geçme isteği, ölümsüzlük tutkusu, egemenlik kurma arzusu, yönetici-soylu sınıfa ait olma ayrıcalığı ve dini inanışlara bağlı olarak ölüm-defin törenleri gibi nedenlerle ihtiyaç duyulmuştur. Figür ve portreye gösterilen ilgi Batı sanat tarihindeki kadar egemen bir dil üzerinden kendisini inşa etmemiş ancak malzeme, teknik ve stilistlik açıdan uygulamada eğitsel bir benzerlik sergileyerek, kendi iç dinamik arayışını, nakış zenginliğini kullanabilmeyi ve toplumsal yapıdan beslenmeyi doğurmuştur." diyor. Sergi 16 Mart'a kadar görülebilir.

Musa İğrek, İstanbul
Zaman Gazetesi
31/01/2011

Yorumlar