Müze ve galeri mekânlarının o pasif atmosferini kırarak katılımcı bir pratik oluşturmayı amaçlayan 1961 doğumlu Höller, senelerdir bu yönde işler üretiyor. Bir bilim adamıyken sanata el atan Höller, üretimlerini bu tecrübeyle sürdürüyor. Mekânı bir atölyeden çok laboratuvar veya tasarım fabrikası gibi kullanıyor ve işlerinde işbirliğine dayanan bir sanat deneyimi sunuyor. Geleneksel anlamdaki sanat nesnesi ve izleyici tanımları üzerine kafa yoran Höller, katılımlı bir sanat derdinde. Sergideki uzun kuyruklardan, başarılı olduğunu söylemek zor değil. Türkiyeli sanat seveler, Höller'in 5. ve 6. Uluslararası İstanbul Bienali'nde de eserlerinin sergilendiğini hatırlayacaktır.
Galeri mekânına uzun bir metal tünelden geçerek giriyorsunuz. Sanatçının ‘karar koridorları' adını verdiği bu karanlık geçitten geçmeniz bekleniyor. Klostrofobiniz varsa bu metal tünel pek önerilmez. Biraz ürkütücü bu yolculuğun ardından, uçan mantarlar ve çocukların içine girip oynayabildiği zar şeklindeki koca küp karşılıyor sizi. Höller'in, ‘sanat eserine dokunmak yasaktır' algısını kırmak için çabalayan işlerini galeride sürekli hareket eden iki yataktan görmek mümkün. Bunlar, galeride konaklamak isteyen izleyiciler için, fakat meraklısı bir gecelik 300 sterlin ödemek zorunda. Galerinin tavanlarına ve yatakların kenarlarına monte edilmiş sensörler sayesinde yataklar birbirine çarpmadan hareket ediyor ve 24 saat boyunca kamerayla izleniyor. Sanatçı, hareket eden bir yataktaki rüyalar ve gündüz nerede uyanacağınızın belirsizliğini sorguluyor. Yatılı sanatseveri sabah çay veya kahve ikram ediliyor.
İZLEYİCİNİN AKTİF OLANI MAKBUL!
Dünyayı başaşağı gösteren biraz ağır gözlüklerle galerinin terasında, Londra manzarasını çok daha farklı izleyebiliyorsunuz. Tabii bu ağır gözlükleri taşımak ve sergiyi gezen diğer izleyicilere çarpmamak için büyük bir çaba harcamanız gerekiyor. Görme algımızı değiştirmek isteyen Höller, gerçek dünyayı göstermeye çalışıyor. Müzenin terasından bahçeye doğru akan kaydırak ise sanatçının 2006'da yine Londra'da Tate Modern'in içine yerleştirdiği eserin bir benzeri. Bu kez binanın dışına yerleştirilen kaydırak, kişinin kent hayatıyla olan ilişkisini sorguluyor. ‘Hap saati' adını verdiği çalışması ise, galerinin ortasına her üç dakikada bir, kırmızı beyaz renkli ilacın düşmesinden oluşuyor. Serginin sonunda ise mekanda 1,2 milyon adet hap birikecek.
İzleyicinin, eserleri tamamladığı bir çalışma olan bu sergi, sanatseverlere de büyük bir sorumluluk yüklüyor, zira onlar olmadan bu etkileşimin gerçekleşmesi söz konusu değil. İzleyici bu etkileşimle her ne kadar pasif durumdan sıyrılıp aktif bir hale dönüştüğünü zannetse de sanatçının görünür-görünmez yönlendirmeleriyle yine pasif hale bürünüyor. Höller'in bu derece katılıma açık işlerinin biraz geçici bir tad bıraktığını söylemek zor olmaz. Galerinin dışına çıktıktan sonra biraz eğlenceyle karışık bir lezzet kalıyor damağınızda. Sergi 6 Eylül'e kadar açık kalacak.
Musa İğrek, Londra
Zaman Gazetesi
23 Haziran 2015
Yorumlar
Yorum Gönder